Svoboda | Graniru | BBC Russia | Golosameriki | Facebook
Academia.eduAcademia.edu

MAX WEBER'İN SOSYOLOJİ KURAMI

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013, p. 361-369, ANKARA-TURKEY MAX WEBER’İN SOSYOLOJİ KURAMI* Demokaan DEMİREL** ÖZET Sosyoloji toplumsal yapıyı inceleyen önemli bir sosyal bilim dalıdır. Max Weber bir bilim olarak sosyolojinin kavramsal çerçevesiniçizen önemli bir sosyologdur. O, modern sosyolojinin kurucusu olarak bilinmektedir. Weber sosyolojinin konusunu sosyal eylem olarak niteler. Weber’e göre; sosyoloji sosyal eylemleri yorumlayarak anlama amacındadır. Sosyoloji bir sosyal eylem bilimidir. Sosyal eylemler akılcı davranışlar ile duygusal ve geleneksel davranışları içerir. Weber sosyal eylemleri anlama yöntemi aracılığıyla kavramayı amaçlamaktadır. O, toplumsal konularda kavramları anlamak ve açıklamak için iki yöntem kullanır: İdeal tip analizi ve tarihi tip analiz. İdeal tipler gerçek değildir, fakat gerçekle ilişkileri vardır. İdeal tipler hayali bir rasyonelleştirmenin ürünüdür. Tarihi tip analizi ise tarih ve sosyolojinin ortak çalışma konularına sahip olduğunu ileri sürer. Weber ayrıca sosyolojinin siyasal ve ahlaki değerlere ilişkin görüş belirtmesini yasaklar. O’na göre; sosyoloji nesnellik ve değer tarafsızlığı içinde hareket etmelidir. Weber sosyolojik açıdan insan davranışlarının farklı özellikler taşıdığını belirtmektedir. Bu nedenle insan davranışları hakkında genel yasalara ulaşılamayacağını öne sürmektedir. O, dini olaylar ile ekonomik olaylar arasında da bir bağ kurmaktadır. O’na göre; Protestan ahlâk bireyciliği, sıkı çalışma ve disiplini, rasyonel davranış ve özgüveni teşvik etmektedir. Bu durum kapitalizmin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Çalışma, Weber’in sosyoloji kuramını ve sosyal bilimler metodolojisini teorik açıdan incelemektedir. Bu kapsamda çalışmada literatür taraması esas alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Sosyal Eylem, İdeal Tip, Nesnellik, Protestan Ahlâk, Olgu/Değer Sorunu MAX WEBER’S SOCIOLOGICAL THEORY ABSTRACT Sociology is a major social science examining the social structure. Max Weber is an important sociologist who draws a conceptual framework for sociology. He is known as the founder of modern sociology. Weber qualifies the issue of sociology as a social action. According to Weber, sociology aims to interpret the meaning of social actions. Sociology is a science of social action. Social actions include Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Niğde Üniversitesi, Yönetim Bilimleri, El-mek: [email protected] * Demokaan DEMİREL 362 rational, traditional and emotional behaviours. Weber aims to grasp social actions through the method of understanding. He uses two methods to understand and explain the concepts of social issues: Ideal type analysis and historical type analysis. Ideal types are not real, but they have relationships with the reality. Ideal types are an imaginary product of rationalization. Historical analysis argues that the history and sociology have common study subjects. Weber also prohibits the description of sociological views on the political and moral values. According to him, the sociology should act in objectivity and valueneutrality. Weber argues that the human behaviours exhibit different characteristics from a sociological perspective. For this reason, he asserts that there are no general laws about human behaviours. In his sociological views, Weber establishes a link between religious events and economic events. According to him, the Protestant ethic encourages individualism, hard work and discipline, rational behaviours and selfreliance. This situation plays an important role in the development of capitalism. This study examines the theoretical aspects of the methodology of Weber’s sociology and social action theory. In this context, this study is based on the review of the literature. Key Words: Social Action, Ideal Type, Objectivity, Protestant Ethic, Case/Value Problem. GİRİŞ 1864-1920 yılları arasında yaşamış ünlü Alman düşünürü ve sosyoloğu Max Weber Alman siyasi ve fikri hayatının gelişmeye başladığı bir ülkede doğmuştur. Babası politikayla yakından ilgili bir insan, aile dostları Alman fikir hayatının mümtaz şahsiyetleri, akrabaları ise insan bilimlerinde şöhret sahibi kişilerdir. Weber sosyolojiye önemli katkılar sağlamıştır, bir bilim olarak sosyolojinin genel kavramsal çerçevesini çizmiş ve tutarlı bir sosyal bilimler felsefesi geliştirmiştir. Weber’in önemi onun Emile Durkheim’la birlikte ayrı ve bağımsız bir disiplin olarak modern sosyolojinin kurucusu olmasından kaynaklanmaktadır. O; sosyal bilimlere felsefi bir temel, sosyolojiye kavramsal bir çerçeve kazandırmıştır. Başka bir deyişle, Weber bir bilim olarak sosyolojinin genel kavramsal çerçevesini en iyi bir biçimde ortaya koyduğu, tutarlı bir sosyal bilimler felsefesi geliştirdiği ve nihayetinde modern endüstri toplumunun temel özelliklerini sağlam bir biçimde kavrayıp ifade ettiği için modern sosyolojinin kurucusu olarak bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, Weber’in sosyoloji kuramını ve sosyal bilimlere ilişkin metodunu ortaya koymakla birlikte din, siyaset ve bilim eksenindeki düşüncelerini incelemek, sosyolojiye ilişkin tutumu belirlemektir.Çalışma, sosyal bilimlerin epistemolojik yapılarının Weber’in görüşlerinden hareketle nasıl bir zemin üzerinde şekillendiği üzerinde durmaktadır. 1- Sosyolojinin Temel Kavramları Weber’e göre; sosyoloji sosyal eylemleri yorumlayarak anlamak ve bu sosyal eylemleri kendi süreç ve etkileri çerçevesinde nedensel olarak açıklamak amacında olan bir bilimdir (San, 1971:16). Bu tanımlamadan anlaşılacağı üzere sosyoloji bir sosyal eylem bilimidir. İnsanların toplumsal davranışlarının anlamlarını açıklamaya çalışır. Sosyoloji çalışmalarının çıkış noktası insanların yaşanmış eylemlerinin anlamlandırılmasıdır ve bu eylemlerin dış dünyadane tür bir bakış açısı oluşturduklarının araştırılmasıdır. Sosyoloji biliminin konusu, toplumsal olguların iç Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Max Weber’in Sosyoloji Kuramı 363 mantığının, olayların gerisinde bulunan bağlantıların ortaya çıkarılması ve yeniden kurulmasından ibarettir (Aron, 2010: 361). Weber her şeyden önce sosyolojinin insan davranışlarıyla ilgili olarak doğa bilimlerinine benzer genel geçer yasalara ulaşamayacağını, toplumların evrim niteliği taşıyan bir gelişmeyi doğrulayıp temellendiremeyeceğini öne sürmüştür (Cevizci, 1997). Bu nedenle sosyolojik yasa kavramını son derece ihtiyatlı bir biçimde kullanmış ve toplumsal yasadan ziyade toplumsal düzen kavramı üzerinde durarak toplumsal bir yasanın olamayacağını belirtmiştir (Weber, 2006: 65). Bu çerçeve içinde öncelikle pozitivizme karşı bir tavır alan Weber’in sosyolojisini büyük oranda sınıf çatışmalarının toplumun gelişmesinde temel dinamik süreci biçimlendirdiği şeklindeki Marksist genellemeye hücumun oluşturduğu söylenebilir (Giddens, 1999).Aynı biçimde temel yasalarını tamamlayarak kesin bir şekle büründürülen Auguste Comte sosyolojisi de Weber adına yabancı bir anlayış biçimidir (Aron, 2010: 461). Weber’e göre sosyolojinin somut gözlem konusu insan eylemleridir. Eylem, eyleyen veya eyleyenlerin bu eyleme öznel bir anlama ile bağlı oldukları sürece insani bir durumu ifade eder (Dışa vurulmuş bir tepki veya içte oluşmuş bir hal olarak, örneğin; bir şey karşısında suskun kalma ya da olup bitenlere göz yumma gibi). Eylemin belirleyicisi, yönlendiricisi olan şey, eylemde bulunan insanın eylemi sırasında bu eylemini etkilemiş olan ve yine bu eylemi sırasında kendisine bağlanan sübjektif anlamdır (Kızılçelik, 1992: 147). Sosyoloji, akışı ve etkilerinin rastgele bir açıklamasına varmak için toplumsal eylemin yorumlayıcı bir biçimde anlaşılmasına çalışan bir bilimdir. Ampirik süreçlerin, tür kavramların genelleştirilmiş tek şekillerini oluşturmaya çalışır. Sosyolojik açıdan her eylem toplumsal değildir. Toplumsal karakter ancak eylemin başkalarına yönelmiş öznel bir edinim anlamı oluşturmasıyla ortaya çıkar. Yalnızca kişinin kendisinin bildiği bir durum diğerlerince anlaşılmaz ise bu eylem toplumsal değil, bireysel eylem olur (Özlem, 1993:52). Weber’in nedenleri bakımından dört kategoriye ayırdığı sosyal eylemin ideal tipleri şu şekildedir (Aron, 2010: 458-459):  Amaçla İlgili Akılcı Davranış: Bir kimsenin bir işi yapmakta amacının ne olduğunu düşünüp tasarlaması ve bu amacı gerçekleştirmek için araçları düzenlemesi şeklinde tanımlanır.  Bir Değerle İlgili Akılcı Davranış: Bir kimsenin sahip olduğu değerler söz konusu olduğunda, o değere sadık kalma gerekçesiyle, tehlikeyi göze alması ve bu suretle de akıllı davranmasıdır.  Duygusal ya da Heyecana Bağlı Davranış: Weber’e göre bu davranış tipi öznenin bizzat kendi bilinç halinin yahut karakterinin direkt olarak belirlediği davranışı ifade eder. Davranışın oluşmasında etkili olan tamamıyla duygusal tepkiler olmaktadır.  Geleneksel Davranış:Buradaki davranış; alışkanlıklar, adetler, inançlar, normlarca belirlenmiş olan davranışlar biçiminde ortaya çıkmaktadır. Bu tarz eylemler çoğunlukla alışılmış, tahriklere karşı otomatik tepkiler niteliğindedir. Weber’in üzerinde durduğu bir diğer husus toplumsal ilişki tipolojisidir. O’na göre; toplumsal ilişki taşıdığı anlama göre birbirlerine karşı veya karşıt durumda bulunan ve bu durumuyla birbirlerine karşılıklı olarak yönelmiş değişik olgu tarzları demektir. Weber iki tür sosyal ilişkiden bahseder. Toplumsal ilişki geçici bir karakterde olabileceği gibi, anlamlı geçerliliği kabul edilen ve buna göre hep öyle olması beklenen bir durumun tekrarlanma şansı olarak belirlenecek sürekli bir süreç de olabilir (Özlem, 1993: 57). Bu karşılıklı ilişki veya münasebetlerde her iki tarafında somut bir durumda toplumsal ilişkiye aynı anlamı vermesi veya karşısındakinin tavrını içtenlikle benimsemesi gibi bir düşünceye kapılmak yanlış olur. Çünkü taraflardan biri kurmuş olduğu ilişkiyi dostluk, sadakat, aşk duygularıyla beslerken, buna karşılık ilişki kurduğu kimse aynı Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Demokaan DEMİREL 364 duygularla ona dönmeyebilir. Toplumsal ilişki halinde taraflar kendi davranışlarına farklı bir anlam yükler (Weber, 2007: 50-51). Weber, toplumsal ilişkileri çözümledikten sonra toplumsal ilişkiler doğrultusunda meydana gelen toplumsal oluşumları çözümlemeye geçer. Weber’in toplumsal ilişkilerle ilgili olarak ele aldığı ilk kavram, topluluklaşma (cemaatleşme) ve toplumlaşmadır (cemiyetleşme). Bir toplumsal ilişkide kişiler birbirlerine karşı sübjektif bir aidiyet hissiduyuyorlarsa ve toplumsal davranışlarını da bu aidiyet hissi üzerine bina ediyorlarsa bu toplumsal ilişki “topluluklaşma”kavramını ifade eder (Weber, 2007: 79). Bir toplumsal ilişkide toplumsal davranış akılcı nedenlerle belirlenmiş karşılıklı menfaat teminine veya yine aynı şekilde kurulmuş bir menfaat birliğine dayanıyorsa bu toplumsal ilişkiye “toplumlaşma” denir (Weber, 2007: 80). Weber’in toplumsal oluşumlar tipolojisinde ele aldığı diğer bir kavram gruptur. Bir temsil gücü olan lider veya yönetim organı olarak belirli insan veya insanların kendi etkinliklerine bağlı tutumlarıyla yön vermeleri sonucu bir düzenin kendisini garanti etmesi halinde dışa karşı sınırlı olarak açık veya tümüyle kapalı bir biçimde oluşan toplumsal ilişkiye grup denmektedir. Weber, grupları üçe ayırmaktadır.Girişim; sürekli olarak bir amaç gözeterek belli bir biçimde eylemektir. Birlik; konulan kurallara yalnızca bu kurallara kişisel açıdan bir geçerlilik vermek suretiyle bireylerin bağlandıkları birleşmiş bir grup demektir. Kurum; konulmuş kurallarını etkin bir biçimde belli amaçlara başvurarak zorla kabul ettirebilen bir grubu tasvir etmektedir (Özlem, 1999: 167). 2- Weber’in Sosyal Bilimler Metodolojisi:Anlayıcı Sosyoloji Weber’e göre anlama iki türlü açıklanabilir: İlk olarak bir sosyal eylemin yüklenmiş bulunduğu anlamı pratik bilgilerin yardımıyla anlama yoluna gitmek, diğeri ise açıklayıcı anlayış yardımıyla bir sosyal eylemin bulunduğu anlamı anlamaktır (Karagöz, 2003: 109). Bu bakış açısı aynı zamanda bir kimsenin kendisi adına anlam ifade eden bir amaca yönelmesini yorumlamaya ve kavramaya yarar. Yorumlama eylemi de söz konusu kimsenin eyleminin rasyonel amacını belirleyebilmek için yapılır. Bu yöntem insanın kendisini, oyuncunun ya da oyuncuların yerine koyarak tarihsel ya da toplumsal bir eylemi içinde hissetme çabasıdır. İnsanın dünyasının içsel olarak incelenmesini doğanın dünyasının sırf dışsal olarak incelenmesinden en keskin biçimde ayıran metottur (Hughes, 1985: 268). Anlama, ayrı ayrı insanların iç hallerinin ve toplumsal davranışlara verdikleri anlamların bilgisidir, anlamaya yalnız bireysel bilimlerde erişilir (Ergun, 1974: 99). Anlama, insan eylemlerini ve giderek kültürü yine insandan yola çıkarak kavrama yöntemidir. Yani anlama, insan ve kültürü, yine insan ve kültürde kalarak kavrama yöntemidir. Anlama yönteminin işlevi; her insanı, halkı, ulusu, kendi tarihselliği ve bireyselliği içinde kavramamıza yardımcı olmasıdır (Özlem, 1993:31). Yöntem bakımından Weber’e göre anlama önce gelmelidir, anlama açıklamadan da nedensel çözümlemeden de önce gelir. Çünkü açıklamak için önce anlamak gereklidir (Ergun, 1974: 99). Anlama yöntemi sosyal bilimlerin doğa bilimlerinin pozitivist anlama yöntemiyle bağdaşamayacağını vurgulamaktadır. Weber’in gözünde bu durum sosyal bilimlerin doğa bilimlerine adeta bir üstünlüğünü teşkil etmektedir (Vergin, 2003: 163-164). Kişinin sosyal eylemi altında yatan anlamın hangi yöntemle yorumlanacağı, neden-sonuç ilişkileri ve en sonunda sosyal olgu ve olaylara hâkim olan kanuna benzer düzenliliklerin nasıl ortaya çıkarılacağı bu yönteme dayanır (Aron, 2010: 350). Weber yorumlayıcı anlamaya açıklayıcı veya güdüsel anlama ve gözlemsel (doğrudan) anlama arasında bir ayrım yapmak suretiyle varmaktadır. Örneğin; birisi 2*2=4 gibi bir önerme yazdığında bunun anlamını hiç düşünmeden akılcı bir yoldan ve pratik bilgilerimizin yardımıyla anlarız.Aynı şekilde bağırıp çağıran birininhiddetini yüzündeki ifadeden hemen anlayabiliriz. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Max Weber’in Sosyoloji Kuramı 365 Bunlar duyguları “akılcı olmayan pratik bilgilerle anlamak”demektir. Belli bir edinimin amaçlanan anlamının doğrudan gözlem yoluyla anlaşılmasıdır (San, 1971: 18). Açıklayıcı anlama ise; bir olguyu, süreci, eylemi motiflerine dayanarak rasyonel olarak anlamaktır. Başka bir deyişle açıklayıcı anlama nedensel anlamadır. Açıklayıcı anlama rasyonel ve irrasyonel motiflerin, ancak kendisi de kuruluşu bakımından rasyonel olan bir bilimsel söylem içinde nedenler olarak anlaşılmasını sağlar. Bu yaklaşım bireyi ve bireyin davranışını temel bilim ya da atom kabul eder. Buna göre; birey anlamlı davranışın tek taşıyıcısı ve üst sınırıdır (Özlem, 1999: 133). Weber ilgilendiği toplumsal konularda kavramları anlamak ve açıklamak için “ideal tip analizi” ve “tarihi tip analizi” olmak üzere temelde iki yöntem kullanmaktadır. Weber’e göre; toplumsal yapının anlaşılabilmesi için bu yapının belli özellikleri bilinmelidir. Sözgelimi, bürokrasinin toplumsal bir olgu olarak ne olduğunun anlaşılabilmesi için onu diğer olgulardan ayıran özellikler ve temel karakteristikleri saptanmalıdır. Bu anlayış temelinde Weber karşılaştırmalı bir temel üzerinde ideal tip formunu geliştirir ve onun ayırt edici özelliklerine vurgu yapar. İdeal tipler gerçek değildir; fakat gerçekle ilişkileri vardır. O; ortalama bir durum, bir varsayım veya gerçeğin bir tasviri değil, deneysel, keyfi ve ütopya niteliğinde bir özellik taşıyan tiptir (Ergun, 1974: 101). Herhangi bir değer yargısıyla ilgisi olmayan, az çok var olan, bazen de var olmayan birçok somut, belirli ve göze çarpan olguların özelliklerinin bir sentezi olarak analitik bir yapı içinde düzenlenmiş ve birleştirilmiş soyut bir zihinsel yapıttır (Kızılçelik, 1992: 101). Bu soyut zihni yapıtta sosyal olaylarda bulunan çapraz özelliklere, başka bir deyişle, sosyal gerçekliğin karmaşık olması nedeniyle ortaya çıkan belli bir somut olay açısından tipik olmayan özelliklere yer verilmez. İdeal tipler hayalî bir rasyonelleştirmenin ürünüdürler (San, 1971: 24). Gerçekliğe şu veya bu görüş açısından eğilirken kullanılacak ve bu görüş doğrultusunda ortaya atılacak kılavuz kavramlardır. İdeal tipler kurmaktan maksat, gerçekliği tümüyle kucaklamak değil; gerçeklik hakkında kendi görüş açımız ve seçimimiz doğrultusunda geliştirilmiş bir yorum ortaya koyabilmektir (Aron, 2010: 102). İdeal tip yardımıyla kavranmak istenen tüm tarihi ve tüm insanlığı belirlediğine inanılan genel belirleyiciler değil; tam tersine her tarihsel dönemin, toplumun, halkın kendine özgü yaşama şekli ve bütünlüğüdür (Özlem, 1993: 38). Weber, daha sonra, diğer bir teknik olarak benimsediği olay ve olguların tarihi analizi üzerinde durur. Çünkü sosyal bilimler sosyal eylemlerin özgül tarihsel ortamlarıyla birlikte anlaşılması ve nedensel açıklamalarının yapılmasına ilgi duyar. Örneğin; bürokrasinin ortaya çıkış nedenlerini bu olaylarda aramak gerekir (Ringer, 2003: 61). Tarihsel nedensellik sorunu bir olayın kökenindeki çeşitli öncüllerin rolünün belirlenmesi sorunudur. Bu kavram tarih ile sosyolojinin ortak çalışmasını talep eder. Tarihin nedensel çözümlenmesi, belli bir anda, genel koşulların etkisi ile belirli bir rastlantının ya da belli bir kişinin etkisinin ne olduğunu ayırt etme eğilimindedir. Bu nedensellik yorumu Max Weber’e yalnızca anlayıcı açıklama ile motivasyon bağlamlarını senteze getiren bir yorum olarak görünmez. O, bu nedensellik yorumunun biliminin nesnelliği için vazgeçilmez olduğuna inanır. Bilimsel ifadelerin genel geçerliliğini sağlayan tek şey nedenselliktir (Özlem, 1994: 296). 3- Weber’de Olgu/Değer Sorunu Weber’in sosyal bilimlerde değerlerin yeri konusundaki görüşü kısmen birbirinden bağımsız çeşitli iddiaları içerir. Bunlardan ilki değer yargılarıdır ki Weber tarafından fenomenlerin değerlendirilmesi olarak tanımlanır. Bunlar olgusal önermelerden mantıksal olarak çıkarılamazlar. İkincisi, sosyal bilimciler gerek yazılarında gerek öğrettiklerinde değer yargıları koymamalıdırlar. Bilim olan ile ilgilenirken ahlâki, dini yahut siyasi değerler bir gereklilik durumunu ifade ettiklerinden olması gerekeni içermektedir. İşte bilimsel düşünce, olan ve olması gereken arasında bir geçişliliği kabul etmez. Aynı şekilde olana olması gereken bir durum eklenemez (Özlem, 1999: 81-82). Sosyolojinin bir bilim olarak belirli bir toplumda izlenmesi gereken ya da izlenmesinde yarar olan herhangi bir politika konusunda kesin bir yansızlık göstermesi şarttır. Sosyoloğun Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Demokaan DEMİREL 366 siyasal ve ahlaki değerlere ilişkin görüş serdetmesi, kendi değer sistemini dile getirmesi yasaklanmıştır. Yansızlık ve objektiflik konusunda Weber, Durkheim’dan daha radikal bir tutumu benimsemiştir. Ona göre; sosyoloji bir sorun çözme pratiği değildir ve bu itibarla “ne yapmamız gerekiyor?” sorusuna cevap vermeyecektir. Cevap vermediği gibi böyle bir cevabı da aramayacaktır (Vergin, 2003: 230). Sosyal bilimciler kendilerini doğruluk, nesnellik gibi bilimsel değerlere adamışlardır. Diğer insanların sahip olduğu değerleri incelemek önemlidir. Zira bunlar çoğu kez insan eylemlerininönemli nedensel belirleyicileridir ve sosyal bilimcinin çalışmalarını kendi değerlerinin konuyu çarpıtmasına imkân vermeksizin yürütmesi olanaklıdır. Objeleri değer ilgilerine göre seçmek seçilmiş objeler hakkında ya da değerler hakkında olumlu değer yargılarında bulunacağımız anlamına gelmez. Bu seçim yapıldıktan sonra bilimsel soruşturma içinde artık değer ilgisi ile değer yargılarının pek bir işlevi kalmaz. Değerlerin objelerin açıklanmasına değil; sadece araştırma öğelerinin seçimine bağlı olduğu yolundaki iddiasını destekleyen değer ilgisi konusu sosyal bilimler için çok önemlidir (Keat ve Urry, 1994: 240-244). Weber’de toplumun nesnesi bireydir, daha doğrusu bireyin öznel anlam dünyasıdır. Sonsuz ve öznel gerçekliklerden oluşan tarihsel toplumsal dünyadan nesnel bilgiye nasıl ulaşılacağında ise, tarihsel dünya sonsuz öznel gerçekliklerden oluştuğuna göre, araştırmaya değer ilgili bir seçimle başlamanın gerekliliği vurgulanmaktadır. Araştırmacının karşısında bulduğu toplumsal gerçek sonsuz tekil öznel amaçlarının bir toplamı değil; önceden düzenlenmiş bir anlam bütünlüğüdür. Araştırmacının toplumu kavramsal olarak yaratmasına gerek yoktur, toplum daha önce zaten belirli bir sembolik bağlam içinde yaratılmıştır (Sunar, 2008: 36-39). Weber’in bilimde değer tarafsızlığına bağlılığının kavramsal çekirdeği; teorik akıl yürütme ile pratik akıl yürütme arasında, betimleyici önermelerle kural koyucu önermeler arasında, olan ile olması gereken arasında yapılan bir ayrımdır. Yine Weber uzmanlaşmayı bilimsel yeniliğin mutlak bir ön koşulu olarak betimlemesine rağmen bilimin teknik becerilerin ötesine uzanarak bilgiyi kendi için istemeyi içerdiğini ısrarla savunmuş ve bilimi binlerce yıldır gelişmekte olan bugünlerde negatif reaksiyonları kışkırtan düşünselleşme sürecinin en önemli kesiti olarak tanımlamıştır. O’na göre; değer yargılarından arınmış yani dinsel dogmaları kabul etmeyen bilim mucize ve vahye inanmaz, inandığı takdirde kendi varsayımlarına ihanet etmiş olur (Ringer, 2003: 173181).Weber’in görüşleri bazı açılardan eleştirilmiştir. Buna göre; Weber’in toplumsal programı belli bir dünya görüşüne dayanmaktadır. Değer ilgili seçim ve bu seçimi temellendiren yargı yalnız araştırmanın başlangıç noktasını belirlemekle kalmamakta, araştırmanın bütünlüğüne de sirayet etmektedir. Ayrıca araştırmanın sonunda, Weber’in öne sürdüğü gibi, değer seçimiyle ilgili özgürlüğümüz sonsuz değildir, sınırlanmıştır. Bu eleştirilerin birleştiği nokta araştırma konusu olan olgular ve olgular arasındaki nedensellik ilişkilerinin kavramsal çerçeveden bağımsız değil; tam aksine teori yüklü olmalarıdır. Kavramsal çerçevenin veya teorinin dayandığı değer yargıları araştırmanın normatif altyapısını oluşturmaktadır (Sunar, 2008: 33). 4- Kapitalizmin Zorunlu Şartı: Protestan Ahlâk Weber’e göre; kapitalizmi sosyolojik açıdan karakterize eden tek faktör sosyal sınıflar arasındaki ilişki değildir. Kapitalizm aynı zamanda ekonomik faaliyetin rasyonel organizasyon ilkesine göre yürütülmesiyle de karakterize edilmektedir. Endüstriyel kapitalizmin tamamlayıcı ve zorunlu olmak üzere iki temel şartı vardır. Kapitalizmin tamamlayıcı şartları burjuva sınıfının ortaya çıkması, kentleşme, endüstriyel teknolojinin gelişmesi ve rasyonel hukuktur. Modern kapitalist gelişmeyi sağlayan şey ise Protestan Ahlâktır (Turner, 1991; Weber, 1985). Weber bu tezini doğrulamak için modern kapitalizmle Protestanlık arasındaki üç temel ilişkiye göndermede bulunmaktadır (Aron, 2010: 371): Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Max Weber’in Sosyoloji Kuramı 367 Birinci İlişki:Protestanlıkla birey ve toplumun ekonomik durumu arasında pozitif bir ilişki vardır. Katoliklerle Protestanların yaşadığı ülkelerde Protestanlar fert ve cemaat olarak zengindir. İkinci İlişki: 16.yüzyıldan sonra Batıda reformasyonu hoş karşılayan ülkelerle endüstriyel kapitalizmin başarılı olduğu alanlar arasında pozitif bir ilişki vardır. Reformasyondan beri ekonomik bakımdan gelişmiş batılı ülkelerin hepsi Protestan’dır. Üçüncü İlişki: Protestanlık anlayışı ile kapitalizmin rasyonel ahlâkı arasında bir paralellik vardır. Max Weber’in kullandığı Protestan ahlâk öğretisi temelde Protestanlığın önde gelen Kalvinci ilahi takdir öğretisine dayanmaktadır. Bu öğreti bireyin dünyadaki görevinin Tanrı’nın şanı için çalışmak ve yeryüzünde Tanrı’nın hâkimiyetini kurtarmak olduğuna inanmaktadır. Metodolojik bir perspektiften ele alındığında Protestan ahlâkı Weber’in ideal tipik taktiklerinin en ilginç uygulamasıdır. Bu taktikler nedensel analizi üç yoldan ileriye götürmektedir. Birincisi, Weber takdiri ilahi öğretisi ve onun mantıksal sonuçları üstünde yoğunlaşan bir Kalvinist teoloji modeli ortaya atmaktadır. Ancak Kalvinist itikadın varsayımlarını paylaşmadığından takdiri ilahi argümanı hakkında önerdiği ideal tip “doğru rasyonellik” tipi değildir; ama sunduğu yorum yine de rasyonel bir yorumdur. İkincisi, ideal tip gerçek tarihsel faillerin eylemleri ve inançları hakkında deneyselkanıtlardan oldukça ayrı bir şekilde anlam düzeyinde yeterlidir.Son olarak, böyle bir ideal tip Weber’in yalnızca kolektif fikirlere değil; aynı zamanda grup tutumlarına ve pratiklerine eğilmesine izin vermektedir (Ringer, 2003: 218-220). Ancak Weber’in kapitalizmin doğuşunu Protestan ahlâkına bağlaması günümüzde bu ahlâkı benimsememiş olan, hatta dini değerleri toplumsal hayatta hiçbir biçimde ciddiye almamış bulunan bazı Uzakdoğu ülkelerinin gelişmişliği gerçeği ile uyuşmamaktadır. Weber bu konuda yalnızca kendi içinde bulunduğu toplumu göz önüne alıp dış dünyadaki diğer durumları görmezlikten geldiği için hata yapmıştır. SONUÇ Max Weber sosyal bilimlerin özellikle de sosyolojinin gelişiminde büyük katkısı olan bir sosyologdur. Yapmış olduğu çalışmalar ve ileri sürdüğü görüşlerle sosyolojinin kurucuları arasında yer almaktadır. Weber, sosyolojinin konusunu sosyal eylem olarak görmüş ve bu kavram sosyolojinin temel kavramlardan birisi haline gelmiştir. Doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasında bir ayrım yaparak nesnel yasallığın yerine kendi sosyolojisinin ana taşıyıcısı olan “İdeal Tip” kavramını getirmiştir. Weberyen anlamda sosyolojinin en önemli görevi öznel değer yargılarından bağımsız olarak sosyal kuruluşların ideal tiplerini ortaya koymaktır. Çağdaş sosyoloji açısından ideal tip varılması gerekli son noktayı içermesinden ve sosyal bilimlerin bir yöntemi olmasından dolayı önemlidir. Weber’in metodolojik açıdan en büyük başarısı on dokuzuncu yüzyıldan beri tarih, toplum ve kültür bilimleriyle uğraşan kişileri bölünmüşlüğe iten yorumlayıcı yaklaşımla açıklayıcı yaklaşımı birlikte kullanmasıdır. Weber sosyolojik açıdan insan davranışlarının farklı özellikler taşıdığını, insan davranışları hakkında doğa bilimlerindeki gibi genel geçer yasalara ulaşılamayacağını öne sürmüştür. Ancak diğer yandan da sosyolojinin asıl işlevinin eylemlerin anlamını kavramayı amaçlamak olduğunu, buradan hareketle karşılaştırmalı bir temel üzerinde ideal eylem tiplerine, biçimsel davranış modellerine yönelmenin gerekliliğini ve sosyolojinin yalnızca eyleme ilişkin öznel bir yorum getirmediğini savunmuştur. Weber’in sosyal bilimlere yaptığı bir diğer önemli katkı değerlerden bağımsızlığı savunan, aksiyolojik yansızlığa yer veren nesnellik ve değer tarafsızlığı görüşüdür. Buna göre; değer yargıları yalnız konunun seçiminde ve kuruluşunda kullanılacaktır ve bundan sonra konu nesnel bir tarzda değer yargılarına bağımlı olmadan incelenecektir. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Demokaan DEMİREL 368 Rasyonelleşmenin her alanda izlerini süren ünlü düşünür söz konusu rasyonelleşmenin bir kaynağının Protestan ahlâkının yol açtığı kültürel değişimlerde bulunduğunu savunmuştur. O’na göre; dini olaylar ile ekonomik olaylar karşılıklı olarak birbirleriyle ilişkilidir. Kapitalizmin ruhuna uygun bir ekonomik etkinlik için takınılan tavır Protestan ahlâkına da uygundur. Protestan ahlâkı, her ne kadar kapitalizmin ilk ve temel nedeni olmasa da, bireyciliğin, sıkı çalışma ve disiplinin, rasyonel davranış ve özgüvenin önemini vurgulayan bir kültür doğurduğu için kapitalizmin doğuşunda ve gelişiminde önemli bir oynamıştır. Bu çerçevede Fukuyama’ya göre (2005), Weber; din ve ideoloji gibi kültürel ürünlerin temelde ekonomik güçler tarafından yaratılmadığını, aksine kültürün kendisinin belli biçimlerdeki ekonomik davranışları ürettiğini öne süren Marx’ın teorisini tersine çevirmiştir. KAYNAKÇA ARON, Raymond (1973), Toplumbilim Düşüncesinde Ana Akımlar (Pareto, Weber, Durkheim), Çev. Fevzi Yalım, Ankara: Ağaç-İş Matbaası. ARON, Raymond (2010), Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çev. Korkmaz Alemdar, 8. Basım, İstanbul: Kırmızı Yayınları. CEVİZCİ, Ahmet (1977), Felsefe Sözlüğü, Ankara: Ekin Yayınları. ERGUN, Doğan (1974), 100 Soruda Sosyoloji El Kitabı, İstanbul: Gerçek Yayınevi. FUKUYAMA, Francis (2005), Güven, Sosyal Erdemler ve Refahın Yaratılması, Çev. Ahmet Buğdaycı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları. GIDDENS, Anthony (1999), İleri Toplumların Sınıf Yapısı, Çev. Ömer Baldık, İstanbul: Birey Yayıncılık. HUGHES, H. Stuart (1985), Toplum ve Bilinç, Çev. Güzin Özkan, Ankara: Kent Basımevi. KEAT, Russel ve John Urry (1994), Bilim Olarak Sosyal Teori, Çev. Nilgün Çelebi, Ankara: İmge Yayınları. KARAGÖZ, Öztürk Emel (2003), Max Weber’de Anlayış Sosyolojisi ve Din Olgusu, İstanbul: Derin Yayınevi. KIZILÇELİK, Sezgin (1992), Sosyoloji Teorileri I, Konya: Mimoza Yayıncılık. ÖZLEM, Doğan (1993), Felsefe Yazıları, İstanbul: Anahtar Kitaplar Yayınevi. ÖZLEM, Doğan (1994), Tarih Felsefesi, İstanbul: Anahtar Kitaplar Yayınevi. ÖZLEM, Doğan (1999), Max Weber’de Bilim ve Sosyoloji, İkinci Basım, İstanbul: Kültürel Yayınları. RINGER, Fritz (2003), Weber’in Metodolojisi, Çev. Mehmet Küçük, Ankara: Doğu-Batı Yayınları. SUNAR, İlkay (2008) Düşün ve Toplum, Dördüncü Baskı, Ankara: Doruk Yayınları. SAN, Coşkun(1971),Max Weber’de Hukukun ve Meşru Otoritenin Sosyolojik Analizi, No:47,Ankara: Ankara İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi Yayınları. TURNER, Bryan (1991), Max Weber ve İslâm, Çev. Yasin Aktay, Ankara: Vadi Yayınları. VERGİN, Nur (2003), Siyasetin Sosyolojisi, İstanbul: Bağlam Yayınları. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013 Max Weber’in Sosyoloji Kuramı 369 WEBER, Max (1985), Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu, Çev. Zeynep Aruoba, İstanbul: Hil Yayınları. WEBER, Max (2006), Sosyoloji Yazıları, Çev. Taha Parla, İstanbul: İletişim Yayınları. WEBER, Max (2007), Sosyolojinin Temel Kavramları, Çev. Medeni Beyaztaş, İstanbul: Bakış Yayınları. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/12 Fall 2013