KRİZ YÖNETİMİ STRATEJİLERİ
Zeki PAMUK*
Özet
Krizler, örgütlerin önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getirerek mevcut değerlerini, amaçlarını ve varsayımlarını tehdit eden ve bu tehditlere karşı
acele cevap verilmesini zorunlu kılan, gerginlik verici durumlardır. Krizler ve
önemli olaylar çoğu kez beklenmedik olaylar olarak tabir edilir ve güvenlik güçlerinin rutin görevleri dışında nadiren karşılaştıkları olaylardır. Gerek beklenmedik oluşları gerekse önceden gerekli hazırlıkların yapılmamış olması gibi nedenlerle toplum içerisinde olumsuz etkileri olabilir ve iyi yönetilmediği takdirde toplum düzenini bozabileceğinden tamiri oldukça zordur ve uzun yıllar sürebilir.
Toplumun huzur ve güvenliğini sağlamak için gece gündüz çalışan güvenlik güçlerinin, krizlerin hayatın bir gerçeği olduğunu ve herhangi bir zamanda herhangi
bir yerde karşısına çıkabileceğini, bu sebeple günlük rutin görevlerle mücadele
ederken beklenmedik olaylara da hazırlıklı olmaları gerektiğini akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir. Bu çalışmada, kriz ve önemli olayların polis için ne
demek olduğu, bir süreç olarak krizlerin nasıl yönetilmesi gerektiği, geleneksel
krizlerin dışında modern ve gelecekteki krizlerin yönetiminin nasıl bir bakış açısıyla ele alınması gerektiği hususları irdelenecektir. Krizlerin olumsuz etkilerinin
azaltılması konusunda farklı görüşler değerlendirilecek ve etkili bir liderlik yönetimi ile krize girmiş veya kriz riski taşıyan örgütlerin en az hasarla krizden nasıl
çıkabileceği hususu tartışılacaktır. Güvenlik hizmetlerinde, özellikle poliste, kriz
yönetimi süreci değerlendirilecektir. Diğer taraftan, genellikle olumsuz bir kavram olarak görülse de iyi yönetildiğinde krizlerin örgütler için korkulacak bir durum olmaktan çıkabileceği, gerek toplum gerekse de kurum ve çalışanlar için bir
fırsat olabileceği hususu tartışılacaktır.
ALINTILAMA ÖNERİSİ
Pamuk, Z. (2014), Kriz Yönetimi Stratejileri, Harmancı, F. M; Gözübenli, M. ve
Zengin, C. (Ed.), "Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler" içinde (s.305-330). Nobel Yayınevi,
ISBN:978-605-133-960-3
*
Dr., Emniyet Müdürü Öğretim Görevlisi, Polis Akademisi Kırıkkale Polis Meslek Yüksek Okulu,
[email protected]
305
306
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
GİRİŞ
Toplumlar, kültürler ve medeniyetler üzerinde çok önemli etkileri
olan ve çağa damgasını vuran büyük krizler her dönem olmuştur. Kriz
kavramı insanlığın tarihi kadar eskilere dayandırılabilecek olmasına karşın kriz yönetimi ile ilgili yapılan akademik çalışmalar 1990’lı yıllardan
itibaren hız kazanmıştır. İnsanın dünyaya geliş anı, içerdiği büyük riskler
nedeniyle bir kriz olarak tanımlanabileceği gibi yaşamın her anı tüm canlı
organizmalar ve bu organizmaların oluşturduğu tüm örgütler için sayısız
risk ve krizler içerir.
Risk ve krizlerin hayatın vazgeçilemez bir unsuru olduğu gerçektir.
Sorulması gereken husus, hayatın her anında karşılaşılan bu risk ve krizlerden hangilerinin kişisel, örgütsel ve toplumsal hayatımızı ciddi oranda
etkileyebileceğidir. Bu çerçevede, muhtemel tehdit, risk ve krizlerin tespiti, ortaya çıkmadan önce kestirilebilmesi bireyler ve örgütler için hayati
bir önem taşır.
Krizlerin öngörülmesiyle birlikte mümkünse nasıl önlenebileceği, değilse en az zararla nasıl atlatılabileceği diğer önemli bir husustur. Önlenmesi çoğu kez mümkün olmamakla birlikte erken ve doğru teşhis edilebildiği
ve süreç iyi yönetildiğinde krizler çok hafif zararlarla atlatılabilir. Öyle ki,
krizler iyi okunur ve gerekli hazırlıklar zamanında alınırsa beraberinde
örgüt ve toplum için fırsat olabileceği değerlendirilmektedir.
Ortaya çıkış nedenleri, meydana geldiği çevre şartları vb. diğer pek
çok sebeple krizler farklılıklar gösterir. Farklı krizlerle baş edebilme yöntemleri de doğal olarak farklı olacaktır. Bu çalışmada, öncelikle kriz kavramı ve krizin polis için ne anlama geldiği irdelenecektir. Krizlerin nedenleri, özellikleri anlatılacak ve Türkiye’de kriz ve afetlerle mücadele eden
kurumların görev ve sorumluluklarından bahsedilecektir. Güvenlik hizmetlerinde, özellikle poliste, kriz yönetimi süreci değerlendirilecektir.
Geleneksel krizlerle birlikte modern krizler ve gelecekteki krizlerin yönetiminin nasıl bir bakış açısıyla ele alınması gerektiği hususları tartışılacaktır. Krizlerin olumsuz etkilerinin azaltılması konusunda farklı görüşler
değerlendirilecek ve etkili bir liderlik yönetimi ile krize girmiş veya kriz
riski taşıyan örgütlerin en az hasarla krizden nasıl çıkabileceği hususu
irdelenecektir. Diğer taraftan, genellikle olumsuz bir kavram olarak görülse de iyi yönetildiğinde krizlerin örgütler için korkulacak bir durum olmaktan çıkabileceği, gerek toplum gerekse de örgüt ve çalışanlar için bir
fırsat olabileceği hususu tartışılacaktır.
Kriz Yönetimi Stratejileri
307
1. KRİZ KAVRAMI
Krizin anlamının ne demek olduğu hususunda ortak bir görüş olmasa
da kullanımı çok yaygın ve popüler bir kavramdır. Modern kriz kavramı tıp
literatüründen gelen ve vücudun savunma mekanizmasının kalıcı bir hasar
bırakmaksızın onaramayacağı hastalıklı bir organizmanın, tıbbi bir müdahale yapılmazsa tedavisinin mümkün olmadığı durumları açıklayan bir
kavramdır. Sosyal bilimciler bu temel tıp metaforunu ekonomi ve siyaset ile
sosyal ve kültürel sistemlerdeki krizleri açıklamak için kullanmışlardır.
Fransızca kökenli ve bir tıp terimi olan kriz (crise) Türk Dil Kurumu sözlüğünde “bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk, akse” olarak tanımlanmaktadır. Ekonomi alanında krizi “çöküntü” olarak ifade eden
sözlük “bir şeyin çok kıt bulunması durumu” ve “bir şeye duyulan ani ve
aşırı istek” ifadelerine de yer vermektedir. Aynı sözlük yaygın kullanım olarak krizi “bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun
yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran” olarak tanımlamaktadır.
Kriz olgusu birçok araştırmacının ilgi odağı olmuş ve farklı akademik
alanlarda çok farklı anlamlarda kullanılmaya başlanmıştır (örn; psikoloji
kimlik bunalımını (crisis of identity), tıp çok şiddetli hastalıkların baş göstermesini veya ülkedeki sağlık sistemindeki krizi, çevrebilim çevrenin çok
kritik tehlikelerle karşılaşmasını). Yaygın kullanım olarak kriz kavramı endişe ve güvensizlik yaratan, arzulanmayan, beklenmedik, tahmin edilemeyen ve akıldan bile geçirilemeyen durumları açıklamak için kullanılmaktadır. Modern bir yaklaşımla Paul t’Hart krizi “karar vericileri tehlikeli, hazırlıksız ve dar bir zamanda karar vermek durumunda bırakan, çetrefilli ve
istenmeyen bir durum” olarak tanımlıyor (Paul t’Hart’dan akt. Milašinović
vd., 2010:277).
Kriz önceden beklenmeyen ve sezilmeyen, örgüt tarafından ecele cevap
verilmesi gereken, örgütün önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale
getirerek mevcut değerlerini, amaçlarını ve varsayımlarını tehdit eden gerilim durumudur (Tağraf ve Arslan, 2003: 150).
Krizleri insan ürünü (man-made) ve doğal nedenlerle oluşanlar (natural) şeklinde iki gruba ayırmak mümkündür. Parsons (1996: 26-27)’ a göre
ise üç tip kriz bulunmaktadır:
Ani gelişen krizler: Gelişinde çok az uyarı veren ya da hiç uyarı vermeyen krizlerdir.
Zamanla ortaya çıkan krizler: Yavaş yavaş ortaya çıkarlar, önceden
kestirilmezler.
308
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
Uzun süre devam eden krizler: Haftalarca, aylarca hatta yıllarca süren
krizlerdir.
Pira ve Sohodol (2004: 47-53)’ a göre kriz üç aşamadan oluşmaktadır:
Kriz öncesi dönemi: kriz durumuna gelmeden, belirtilerin aşama aşama ağırlaştığı dönemdir. Krizin ortaya çıkacağına ilişkin ipuçları bu
dönemde gelişmektedir.
Kriz dönemi: kriz öncesi dönemde yaklaşmakta olan krizin sinyalleri
alınıp, yorumlanıp değerlendirilmemiş ve uygun tepkiler verilmemişse, örgütün kriz dönemine girme olasılığı yüksektir. Bu dönemde örgütsel belirsizlik üst düzeydedir.
Kriz sonrası dönem: yeniden yapılanma aşamasında kendini göstermektedir. Burada yönetimin amacı adaptasyon, değişim ve yeniden
yapılanma ile yeni bir döneme geçmektir.
Kriz korkulacak bir durum değil, fırsattır. Bu nedenle yönetim kademelerinin krize bakış açılarını değiştirmeleri gerekmektedir. Kriz süreçleri,
kurumların kendi eksikliklerini, rekabette geri kaldıkları karanlık noktaları
görmelerinin sağlandığı dönemlerdir. Yönetim kademelerinin kriz olgusunu değerlendirme biçimlerinin yeniden filtreden geçirmelerinde yarar vardır (Kadıbeşegil, 2001: 62).
Krizleri klasik ve modern krizler olmak üzere iki kategoriye ayırmak
mümkündür. Klasik krizler; ölümlere, ciddi yaralanmalara ve birtakım hasarlara sebebiyet veren tahrip gücü yüksek olaylardır. Başlangıcı, nedenleri
ve sonucu ile sebep olduğu zarar ve mağduriyetler net olarak bilinmektedir.
Bu tür olaylar süreklilik arz eder, sürekli olarak hasara ve moral bozukluklarına sebebiyet verir. Günümüzdeki gelişmiş teşkilat yapılarının düzenli ve
profesyonel olarak bu olaylarla mücadele etmesi neticesinde klasik krizlerin
sebepleri artık daha iyi bilinmekte ve sonuçları eskiye oranla çok daha hafif
atlatılabilmektedir. Öyle ki, klasik krizler günümüz modern toplumunda
kabul edilebilir riskler sınıfında değerlendirilen rutin krizler haline dönüşmüştür (Milašinović vd., 2010).
Modern krizler, kriz kavramı altında çalışılan olaylardan tamamen
farklıdır. Kendine özgü karakteristikleri olan modern krizler hızla büyüyen
karmaşık sistemlerle doğru orantılı olarak teknolojik, mali ve siyasi nedenlerin ötesinde güvenlik taleplerinin hızına ayak uyduramazlar. Modern
krizler doğası gereği karmaşıktır ve bilinen krizlerin çözümlerini işaret eden
ancak kendilerinin gerginliğin kaynağı gibi gösteren krizlerin yeni bir kombinasyonudur. Üstelik modern krizler kendi kendilerini yenileme eğilimi
gösteren ve sebep sonuç ilişkisindeki belirsizlikleri besleyen nevi şahsına
Kriz Yönetimi Stratejileri
309
münhasır bir sürece dönüşürler. Değişik formatlarda yinelenen gelecek
krizler nedeniyle normale dönüş söz konusu değildir. 11 Eylül terör saldırısı bir modern kriz örneğidir. Bu saldırı gelecekteki krizlerin bildiğimiz krizlerden çok farklı olacağını açıkça göstermiştir. Modern krizler içerisinde
yaşadığımız toplumun bir ürünüdür. Yeni teknolojiler, küreselleşme, demografik değişimler ve medya topluluğunun gelişmesi ve doğal kaynakların tükenmesi gelecekteki yeni ve akıl almaz krizleri belirleyecek etkenlerden sadece bazılarıdır. Gelecekteki bu krizlerin aynı zamanda birer felaket
olup olmayacağı hususu kısmen bizim kurumsal kriz yönetimindeki toplumsal kapasitemizi geliştirme kabiliyetimize göre şekillenecektir (Milašinović vd., 2010).
Felaket ve krizleri Thomas teoremine göre sübjektif bir bakış açısıyla
ele alırsak; Eğer biri bir durumu kriz olarak tanımlarsa neticesi itibariyle bu
durum bir kriz olacaktır. Vatandaşlar veya yetkili birimler sıkıntılı bir durumu bir felaket veya kriz olarak tanımladıklarında veya ilan ettiklerinde
bu durum gelecekteki olayların akışında belirleyici olacaktır. Bir durumun
kriz olarak nitelendirilmesi abartılı bir teyakkuz ve reaksiyona sebep olacağından bu toplu stres yetkili birimlerin önemli kritik kararlar almasını da
etkileyecektir. Diğer taraftan, bu aynı zamanda etkili kriz ve felaket yönetimi için gerekli olan standartlarla birlikte acil durumlarda prosedür ve kuralların aktivasyonunu gerektiren müşterek bir enerji sağlayabilir (Milašinović vd., 2010).
Özetle, gerek günlük yaşam içerisinde gerekse farklı akademik alanlarda
çok farklı anlamlarda kullanılması yönüyle popüler bir kavram olan krizi
yaygın anlamı ile birlikte bu çalışmanın amacına yönelik olarak tanımlamak
gerekirse kriz; birisi veya birileri tarafından kriz olarak algılanan, birdenbire
ve beklenmedik bir anda ortaya çıkan, tahmin edilemeyen ve akıldan bile
geçirilemeyen, endişe, güvensizlik ve arzulanmayan durumlar yaratan ve
karar vericileri tehlikeli, hazırlıksız ve dar bir zamanda karar vermek durumunda bırakan, çetrefilli, istenmeyen ve örgütün önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getirerek mevcut değerlerini, amaçlarını ve varsayımlarını tehdit eden her tür insan ürünü veya doğal olaylardır. Kriz, sayılan bu
özellikleriyle genellikle olumsuz bir kavram olarak görülse de iyi yönetildiğinde örgütler için korkulacak bir durum olmaktan çıkıp bir fırsat olabilir.
2. KRİZLERİN NEDENLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Krizlerin nedenleri krizin türlerine göre değişiklik gösterir. Doğal felaketler ve neticesindeki krizlerin nedenleri ile insan ürünü felaketlerin nedenleri farklıdır. Doğal felaketler adı üstünde insanların iradesi dışında
310
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
gelişen doğa olaylarıdır. Doğal felaketler neticesinde ortaya çıkan krizler
sonrasında meydana gelen kargaşa hali beraberinde farklı krizlere sebebiyet
verebilir. Deprem, sel baskını, kasırga vb. felaketler krizin temel nedenleri
olsa da bu felaketlerin doğurduğu, kargaşa ve stres beraberinde farklı krizlere sebep olabilir. Örneğin, deprem sonrası, binaların yıkılması, güç kaynaklarının çalışmaması, yangın vb. olaylar neticesinde toplumdaki güvenlik
algısı zedelenebilir. Kargaşanın beraberinde getirdiği stres hali insanlarda
korku ve paniğe yol açabilir. Böylelikle, bu panik hali insanları yanlış yapmaya itebilir. Bu durum farklı krizler doğuracaktır.
Diğer taraftan, bu felaketleri fırsat bilen, oluşan kargaşa ortamından
haksız kazanç elde etmek isteyen hasta ruhlu insanlar hırsızlık, yağma, dolandırıcılık vb. suçlara karışabilirler. Bu durumda doğal felaket sonrasında
insan ürünü olan başka felaketler de baş gösterebilir. Doğal felaketlerin
nedenleri adı üstünde doğa olaylarıdır ve tabiat ana veya yaratıcı temelli
açıklanabilir. Bu felaketler akabinde gerçekleşen insan ürünü krizlerin sebepleri farklılık gösterir. Oluşan kargaşa ortamı nedeniyle panik yapan ve
kendini güvende hissetmeyen bireyler kendilerini koruma ve hayatta kalma
içgüdüsüyle yasalar ve toplum kurallarını bilerek çiğneyebilir. Ya da, oluşan bu kargaşa ortamını fırsat bilen kötü niyetli kişiler hırsızlık, dolandırıcılık, vb. farklı suçları işleyebilirler. Her iki durumda da doğal felaketler sonrası ortaya çıkan güvenlik algısı nedeniyle beraberinde yeni krizler ortaya
çıkabilmektedir.
Doğal felaketlerin dışında insan ürünü (man-made) felaketler olarak
adlandırılan çok farklı krizler vardır. Bu krizler arasında; terör faaliyetleri,
uçak kaçırma, devlet büyüklerine karşı suikast ve saldırılar, toplumsal olaylar, protestolar, basın açıklamaları, sivil itaatsizlik, siber saldırılar, kişi hatalarından kaynaklanan teknolojik felaketler, toplu can kaybına yol açan büyük kazalar, önü alınamayan asılsız iddialar, sabotaj ve boykotlar, rüşvet,
cinsel taciz ve benzeri durumlar ile ilgili skandallar, yanlış bilgilendirme
veya yetersiz iletişimden kaynaklanan krizler, finansal ve ekonomik krizler
ve kilit konumdaki personel veya yöneticilerin ani kaybından kaynaklanan
krizler ile işletme krizleri (ürün, personel, finansman, halkla ilişkiler vb.
kaynaklı), vb. pek çok kriz olayları sayılabilir.
Krizler ve önemli olaylar çoğu kez beklenmedik olaylar olarak tabir
edilen, güvenlik güçlerinin rutin görevleri dışında nadiren karşılaştıkları
olaylardır. Gerek beklenmedik oluşları gerekse önceden gerekli hazırlıkların
yapılmamış olması gibi nedenlerle toplum içerisinde olumsuz etkileri olabilir ve iyi yönetilmediği takdirde toplum düzenini bozabileceğinden tamiri
oldukça zordur ve uzun yıllar sürebilir.
Kriz Yönetimi Stratejileri
311
Leonard (1973) beklenmedik olayların hayatın bir gerçeği olduğunu ve
herhangi bir zaman da herhangi bir yerde karşımıza çıkabileceğini bu sebeple kolluk kuvvetlerinin günlük rutin görevlerle mücadele ederken beklenmedik olaylara da hazırlıklı olmaları gerektiğini zira hiçbir bölgenin bir
sonraki krizin ev sahipliğini yapmayacağının garanti edemeyeceğini vurgulamaktadır. Geçmiş tecrübeler, kolluk güçlerinin beklenmedik kriz ve
önemli olaylarda ilk 15 dakika ile 2 saat arasında süreci hızlı ve etkili yönetebildikleri ölçüde başarılı olduklarını ve krizi en az hasarla sonuçlandırdıklarını göstermektedir (Bristow, 1972).
Krizleri klasik (geleneksel) krizler ve modern krizler olmak üzere ikiye
ayıran Arjen Boin ve Patrick Lagadec bu krizleri ve gelecekteki krizlerin
özelliklerini karşılaştırmalı olarak sıralamaktadır (Boin ve Lagadec’den akt.
Milašinović vd., 2010:281-282):
Klasik (Geleneksel) krizlerin özellikleri;
Geleneksel hipotezler çerçevesinde bilinen münferit olaylar,
Teknik, ekonomik ve sosyal açıdan yönetilebilir kabul edilen durumlar,
Maliyetleri nispeten kestirilebilmekle birlikte mevcut denenmiş yöntemlerle normale dönmenin mümkün olduğu,
Sınırlı süreli olan,
Deneyimli uzmanlarla birlikte yazılı müdahale prosedürlerinin olduğu,
Problemin bir yönüyle ilgili uzmanlaşmış olan sınırlı sayıdaki müdahil,
Müdahale eden birimlerde sorumluluk ve yetkilerini bilen açıkça
pozisyonların belirlendiği durumlar.
Modern krizlerin özellikleri;
Çok sayıda insanı etkileyen ve önemli sonuçları olan olaylar,
Klasik sigorta sistemlerinin kapasitesini aşan mali sonuçları yüksek
olaylar,
Benzeri görülmemiş ve kapsamlı oluşuyla kritik kaynakları etkileyen durumlar,
Çok yönlü etkileri olan çığ gibi hareketli olaylar,
Acil durum sistemleri açısından yetersiz müdahale,
Tüm kriz süresince azalmayan olağanüstü belirsizlik durumu,
312
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
Zamanla değişen tehditlerle birlikte uzun soluklu olaylar,
Haddinden fazla kişi ve kurumun olay yerinde olduğu kargaşa hali,
Sorumlu kurumlar, halk ve medya mağdurlarının olduğu ciddi iletişim problemleri,
Her tür büyük tehlikeler.
Gelecekteki krizlerin özellikleri;
Tek yönlü değişikliklerle kriz öncesi ve kriz sonrası zamanların varlığı,
Spesifik tek bir olaydan kaynaklanmayan çöküşler,
Genel kabul görmüş temel prosedürlerin işlerliğini kaybettiği durumlar,
Çöküşlerin sürekli, artan sıklıkta ve başlangıç ve bitişi kestirilemeyen krizlerin doğurduğu durumlar,
Sistemin dengesizliğine sebebiyet veren ve geleneksel çözümlere
müsaade etmeyen çöküşler,
Dağılmanın çok belirginleştiği ve parçalanmayı toplamanın imkânsızlaştığı durumlar,
Çöküşlerin tüm sahadaki operasyonlara nüfuz ettiği durumlar. Temel problemler birlikte hareket ettiğinden kısmi çözümlere müsaade etmez ve sağduyu kaybedilmeye başlar.
Kısaca, yeni krizler yeni bir düşünce tarzı gerektirir. Kriz yöneticisi, krizin
mümkün olan en erken safhasında bir krizle mi yoksa sadece gelecek olan krizin bir uyarı sinyaliyle mi karşı karşıya olduğunu belirlemelidir. Elindeki sınırlı
ve kısmi bilgilerle başlı başına bir krizle mi yoksa sadece krizin başlangıç safhasıyla mı ilgilendiğine karar verebilmelidir. Bu ikilem kaynakların doğru kullanımı açısından hayati önem taşır. Tüm kaynaklar krizin başladığını gösteren
tarafa mı yönlendirilmeli, yoksa büyük resmin ortaya çıkması mı beklenmeli.
Bu ikilem çatışma krizlerinde çözülmesi zor bir hal alır.
3. TÜRKİYE’DE KRİZ VE AFETLERLE MÜCADELE
EDEN KURUMLAR
Türkiye’de kriz yönetimi ile ilgili örgütlenme incelendiğinde yoğun bir şekilde afet ve acil durumların yönetimine odaklanmış olduğu görülmektedir.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi (AFAD)’nin örgütlenmesine
bakıldığında sürekli gelişen ve kurumsallaşan yapısı ile her türlü kriz vakasına
müdahale edebilecek bir yapılanmaya gidildiği gözlenmektedir.
Kriz Yönetimi Stratejileri
313
Türkiye’nin kriz yönetimi açısından uzun yıllar ve sıklıkla eleştirildiği
husus, kriz durumlarında müdahaleyi en üst düzeyde koordine edecek
merkezi bir otoritenin olmayışı ve bu durumdan kaynaklanan yönetim kargaşası ile çok başlılık ve koordinasyon eksikliği olmuştur. Yaşanan birçok
olayda gözlenebileceği gibi 2009 yılında AFAD’nin kuruluşuna kadarki
süreçte ülkemizde yaşanan afetler ve acil durumlar gibi krizlerin yönetiminde zaman zaman belirsizlik ve karmaşa durumları yaşanmış, yetkili ve
görevli kurumun hangisi olduğu yönünde ciddi tartışmalar gündeme gelmiştir. Bugün gelinen noktada Türkiye’de kriz yönetimi anlamında en üst
düzeyde yetkili kurum AFAD’dir. AFAD bakanlıkların yetki alanına müdahale edebilmekte ve her tür krizlere göre oluşturulmuş kriz yönetim yapılanmaları ile faaliyetlerine devam etmektedir (Bozkurt ve Akdeniz, 2014).
Bu kurumun temel hedefleri, ülkenin tüm kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini sağlamak ve bu alanda kaynakların rasyonel kullanılmasını
gözetmek, faaliyetlerinde disiplinler arası çalışma ortamı yaratabilmek ve
Türkiye’deki afet yönetim sistemini esnek ve dinamik yapıya kavuşturmak
olarak kabul edilmiştir (afad.gov.tr, 2014). AFAD’nin büyük kazalar, komşu
ülkelerden Türkiye’ye sığınan mültecilerin durumu, aşırı iklim olaylarından
kaynaklanan yolların kapanması gibi vatandaşın acil yardıma ihtiyaç duyduğu her türlü hallerde ve kamu kurumlarını ilgilendiren hemen her türlü
kriz vakasında hızla müdahil olduğu ve sorun çözen yetkili kurum rolü
üstlendiği görülmektedir.
Türkiye’deki kriz yönetimi merkezi yapılanmasında ayrıca acil durum
veya afet olarak nitelendirilen olaylarda ulusal düzeyde etkin ve yoğun bir
müdahale gücünü sahip İçişleri Bakanlığı bünyesinde 2011 yılında oluşturulmuş Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi ile Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturulmuş Afet Birimi, Sağlık Afet Koordinasyon Merkezi
(SAKOM) ve Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE)’nin varlığı da söz
konusudur.
Yerel düzeyde Türkiye’de kriz yönetimi organları ise Başbakanlık AFAD’a
bağlı il müdürlükleri, Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri
ile belediyelerden oluşmaktadır. Gerek doğal afetlerde gerekse büyük kazalarda insani yardım faaliyetleri yürüten AFAD İl Müdürlükleri ile Sivil Savunma
Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri önemli görevleri üstlenirken belediyeler ise daha çok destek birimi olarak faaliyetlere katılmaktadır. Belediye Kanunu’na göre tüm belediyeler kendi beldelerinin özelliklerini göz önünde bulundurarak afet ve acil durum planları oluşturmak ve bu planları il ölçeğindeki
diğer kriz yönetim planları ile eşgüdümlü hale getirmekle görevlendirilmişlerdir. (Erençin’den akt. Bozkurt ve Akdeniz, 2014).
314
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
Afetlerin önlenmesi ve zararların azaltılması amacıyla şehrin çevresel
ve çevrebilimle ilgili risk faktörlerini göz önünde bulundurarak yapı denetimi yapılması ve imar planlarının hazırlanmasında vatandaşın mal ve can
güvenliğinin ön planda tutulması belediyelere düşen en önemli görevlerdir
(Türkoğlu’ndan akt. Bozkurt ve Akdeniz, 2014). Özellikle 1999 Marmara
Depremleri sonrasında belediyelerin afetler karşısında ne derece önemli
görevler üstlenebileceği fark edilmiş bu bağlamda birçok belediye kendi
içinde yapılanmaya gitmiştir. Bunlara iki örnek İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) ve Ankara Büyükşehir Belediyesi
Afet Koordinasyon Şube Müdürlüğü’dür.
4. BİR SÜREÇ OLARAK KRİZ YÖNETİMİ
Krizler beklenmeyen durumlar olmaları nedeniyle genellikle önleme
veya değişikliklere uygun cevap vermede yetersiz kalınması halinde ortaya
çıkmaktadır. Buna göre kriz yönetimi, olası bir kriz durumuna karşılık, kriz
belirtilerinin elde edilerek değerlendirilmesi ve örgütün kriz durumunu en
az kayıpla atlatabilmesi için hızlı ve etkin karar alınması ve bu kararların
uygulanması süreci olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, kriz yönetiminde,
örgütün faaliyet alanı, çevresel şartlar, mali olanaklar, örgütsel yapı, yönetim anlayışı, iletişimin etkinliği, örgüt iklimi vb. pek çok unsur belirleyici
olabilmektedir (Karakaya, 2004).
Krizlerle mücadelenin nasıl yapılması gerektiği hususunda çok farklı
görüşler olsa da etkili bir liderlik yönetimi ile örgütlerin krizlerden en az
hasarla çıkabileceği görüşü kabul edilmektedir. İyi yönetilmiş bir kriz çalışanlar arasındaki dayanışmayı arttırabilmekte ve morallerini güçlendirebilmektedir. Krizlerin çeşitli olumsuz yanları olsa da bazı alanlarda gelişmeyi sağlayabilir ve yenilikçi fikirlerin doğmasına sebep olabilir. Bu açıdan
krizler genellikle beraberinde fırsatları da taşıma potansiyeline sahiptirler.
İşletmenin bütün çalışanlarıyla birlikte krizi nasıl algıladığı krizle başa
çıkma yollarını doğrudan etkilemektedir. Krizi bir fırsat olarak görmek işletme için önemli derecede farklılıklar yaratabilmektedir. İzleyenlerine bu
tür bir düşünce biçimi aktarabilen liderler, krizi bir son olarak görmezler.
Onlara göre kriz yeni olayların ve değişimin bir kaynağıdır. Bu değişimler
de işletme için bir fırsat olabilir. Bu fırsat potansiyelini ortaya çıkarmak ve
herkesin amaçlarıyla birleştirmek liderin üstlenmesi gereken bir görevdir
(İbrahimoğlu, 2011).
Koçel’ e göre kriz yönetimi, kriz olarak nitelenen durumu ortadan kaldırmak için planlı, sistematik ve rasyonel bir şekilde uygulanan faaliyetler
Kriz Yönetimi Stratejileri
315
topluluğudur. Sistematik olarak, adım adım verilecek kararları, bu kararı
uygulayacak ekibi oluşturarak ve uygulama sonuçlarını hızla alarak yeni
kararlar vermeyi sağlar.
Her örgütte kriz yönetme takımları oluşturulmalıdır. Kriz yönetim takımı çok geniş olmayan, kriz döneminde uzmanlıklarından yararlanılabilecek bireylerden oluşturulmalıdır (Tutar’dan akt. Aksu, 2009). Kriz yönetimi
ekibinin, kriz yönetiminde başarılı olabilmek için etkili liderliğe gereksinimi
olduğu söylenebilir. Liderler bir krizin yeniden oluşması olasılığını azaltmaya çalışabilirler, kriz süresini kısaltabilirler, krizde insan boyutunu dikkate alarak, krizin olumsuz etkilerini azaltabilirler (Klann’dan akt. Aksu,
2009).
İyi ve başarılı bir liderin değişen çevre koşullarını iyi analiz etmesi ve
bu koşullara göre davranması gerekmektedir. Liderin kriz durumunda
yapması gereken en önemli işlerden birisi izleyenler arasında güven oluşturmaktır. Güven olmadan kararlaştırılan stratejilerin uygulanmasında aksaklıklar yaşanabilir. Örneğin kriz gibi olağanüstü durumlarda lider çevresine emir verebilirken, durumun daha ılımlı olduğu zamanlarda çalışanlarına daha fazla yetki vererek iş zenginleştirme yoluna gitmesi, yönettiği
grubun başarısını arttırabilmektedir. Bunu yapabilmesi için lider ile izleyenler arasında etkili bir iletişim ve güven bağının olması gerekmektedir
(Sims’den akt. İbrahinoğlu, 2011).
Doğal felaketleri ele alan acil durum ve risk yönetimi disiplinlerinin
aksine, kriz yönetimi; çocuk kaçırma, çevre kirliliği, cinsel taciz, şiddet, hatalı ürünler gibi insan yapımı veya insanların sebep olduğu krizlerle ilgilenir. “Kriz yönetimi, bu beklenmeyen durumlardan en az zararla çıkmayı
sağlamak için, kriz öncesinde ve sonrasında yapılacakların stratejik planlamasını oluşturmaktadır” (Aydede’den akt. Demir, 2008). Bu süreçte, kriz
iletişimiyle organizasyonun değerlerini, misyonunu ve uygulamalarını anlatabilecek fırsatlar da yakalanmış olacaktır.
Kriz yönetimi, olası bir krizin engellenmesine; mevcut bir krizin ortadan kaldırılmasına ve/veya etkilerinin en aza indirgenmesine yönelik çabaları içeren bir süreç olarak tanımlanabilir. Bu süreç altı evrede incelenmiştir
(Ataman’dan akt. Aydemir ve Demirci, 2005):
1) Krizden kaçınma evresi: Bu evrede temel hedef, krizi önlemektir. Potansiyel bir krizi kontrol etmenin en kolay yolu, onu önlemeye çalışmak
olmakla birlikte, bu nokta genellikle atlanır. Bu evrede erken uyarı sistemleri, sıfır tabanlı bütçeleme, örgüt geliştirme, çevre analizi, dinamik planlama,
esnek ve organik örgüt yapısı, tutum araştırmaları ve geri besleme meka-
316
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
nizması gibi uygulamalar krizden kaçınmada uyarıcı işlev görürler. Böylece, konular, riskler ve ilişkiler krize dönüşme potansiyellerine göre incelenir
ve krizler potansiyel haldeyken sezilmeye ve önlenmeye çalışılır.
2) Krizi yönetmeye hazırlanma evresi: Krizi yönetmeye hazırlık evresinde,
“bozuk değilse, tamir etme!” anlayışından uzak durmak ve büyüme olasılığı olan küçük sorunlar üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Diğer bir deyişle,
kriz olasılığı kabul edilerek, kaynakları harekete geçirmek ve krizle farklı
açılardan başa çıkmaya çalışmak gerekir. Ölümün ve vergilerin kaçınılmazlığı nasıl öngörülüyor ve planlanıyorsa, bir krizin kaçınılmazlığı da öyle
öngörülmeli, planlanmalı ve birincil etkilerinin yanı sıra ikincil etkileri de
araştırılmalıdır. Çünkü sorunlar ayrıntılarda gizlidir ve ayrıntıları atlamanın maliyeti çok yüksek olabilir. Bir kriz merkezi oluşturulmalı, iletişim
olanakları yeterli düzeye getirilerek test edilmeli, krizde gereksinim duyulacak bilgi, uzmanlık ve deneyime sahip bir kriz ekibi oluşturulmalı ve bir
kriz planı hazırlanmalıdır. Kriz planının varlığı, işletmenin “krizi yönetmeye” kararlı olduğunun bir göstergesidir. Kötü günleri atlatabilmek için, beceri yeterli değildir. Sermaye, zaman, cesaret ve çeşitli olasılıkları hesaba
katan eylem planları da gereklidir. Dolayısıyla, işletmelerin krizlerden güç
kazanarak büyüme şansı elde edebilmeleri, kriz öncesinde gerçekleştirecekleri hazırlıklara bağlıdır.
3) Krizi saptama evresi: Bu evrede, işletmedeki ilgili kişilere ve işletme
dışındaki uzmanlara kulak verilerek krizin varlığı belirlenmeye çalışılır. Bu
evrede, krizden “az yara ve az hasarla” çıkabilmek için, “kriz” gerçeğinin
kabullenilmesi, gerilimi yaratan durumun isimlendirilmesi ve ne olup bittiğinin bütün açıklığıyla gözler önüne serilmesi son derece önemlidir. İçe
dönük, önyargılı, kendine çok fazla güvenen, birbirini dinlemeye tahammül
edemeyen, uzlaşamayan, çok iyi işler yaptıklarına inanan ve “burada kriz
olmaz!” mantığıyla hareket eden insanlarla dolu işletmeler, krizi kabullenmede zorlanırlar. Bu tür işletmelerde krizlerden koruyucu bir örgüt kültürünün ve yönetim anlayışının gelişmesi de son derece güçtür.
4) Krizi dondurma evresi: Öncelikler belirlenerek kan kaybının durdurulmaya çalışılması, bu evrenin özünü oluşturur. Bu evrede, çoğu kez, “neyin bilinmediğinin bilinememesi” sorun yaratır. Çünkü eldeki bilgiler çok
az veya yetersizdir. Bununla birlikte, kan kaybının azaltılabilmesi için hızlı
karar verilmesi gerekir. Krizin etkilerini azaltmada ya da ertelemede, işten
eleman çıkarma yerine, tüm çalışanların maaşlarını örneğin %10 azaltma,
çalışanların işletmeye bağlılıklarını arttıracağı gibi, onların krizin aşılması
için insanüstü bir çaba göstermelerine de neden olabilir. Ayrıca, kriz anında
tanıtım harcamalarını kısmak ve içe kapanmak yerine, tanıtıma hız verilmeli ve çağdaş pazarlama uygulamalarından yararlanılmalıdır.
Kriz Yönetimi Stratejileri
317
5) Krizi çözme evresi: Krizleri uzun süre dondurmak olanaklı değildir.
Kriz yönetimi, bir gorille güreşmeye benzer. Ancak goril mola vermek istediğinde, siz de mola verebilirsiniz. Bu nedenle, en kısa zaman içinde krizin
kaynağına inmek ve krize sonuç verici bir çözüm üretmek gerekir. Bu evreye, yaşam savaşı vermek korkusuyla girilmemelidir. Aksine, kriz, başarıya
ulaştıracak bir köprü veya sıçrama tahtası olarak değerlendirilmelidir.
6) Krizden yararlanma evresi: Kriz yönetiminin son evresinde, “artan limonlardan limonata yapmaya çalışılır.” Eğer işletme, önceki evreleri hatasız
yönetmişse, bu evrede, bazı kayıpları en azından kısmen giderme, oluşan
yıkımları onarma ve krizden dersler çıkararak daha dayanıklı bir yapılanmaya gitme olanağı söz konusu olacaktır. Krizin her aşamasında krizden
dersler çıkarmak mümkün olmakla birlikte, krizin ilk evrelerinde, öncelikle
acil sorunlar üzerinde durulacağından, öğrenmenin yoğun olarak gerçekleşeceği evre, altıncı evre olacaktır. Bu evrede, yaşanan krizden elde edilen
kazanımlar ve bunların diğer durumlara yansıtılması arzulanır. Fakat birçok örgüt, geçmiş krizlerin ele alınıp değerlendirilmesini, eski yaraların
kanatılması” olarak görmekte ve buna yanaşmamaktadır. Oysa bu evre,
geçmiş kriz deneyimlerinin gözden geçirilerek nerede yanlış yapıldığı ya da
nerede doğru yapıldığının belirlenmesine yardımcı olan bir “replay” çabası
olarak değerlendirilmelidir. Bu sürecin başarısı, “suçlama” eğiliminden
kaçınmaya ve ilgili bütün olumlu/olumsuz bilgilerin ortaya saçılmasına
bağlıdır. Kriz sonrası, işletme, krizden öğrendiklerini, örgüt kültürüne aktarabilmeli ve kalıcı kılabilmelidir.
Krizi yönetmekle sorumlu kişiler krizin yukarıda sayılan bu evrelerini
ve evrelerin birbirine geçiş sürecini çok iyi bilmelidir. Bu evrelerle birlikte
kriz yöneticilerinin dikkat etmesi gereken diğer bir husus kriz yönetiminin
temel özelikleridir. Bu özellikler aşağıda sıralanmıştır (Haşit, 2000: 66-67):
Krizi yönetecek kişilerin algılama kapasiteleri kriz yönetiminde
önemli yer tutmaktadır. Krizleri önlemede başarı, yöneticilerin krizleri ne şekilde algıladıklarına bağlı olarak değişebilmektedir.
Kriz yönetimi devamlılığı esas olan bir durumdur. Öncesi ve sonrası
yoktur. Önceden tahmin edilebilen krizlerle ilgili hazırlanan planların
sürekli olarak denenmesi, yeniden gözden geçirilmesi uygun olacaktır.
Kriz yönetimi ortaya çıkan krizlerin türlerine uygun olarak oluşturulmalıdır. Her krizin kendine özgü işaretleri ve çözümleri bulunmaktadır. Bir krizin çözüm yolu, diğer bir krizin ise içinden çıkılamaz bir hal almasına sebep olacaktır.
Kriz yönetiminde başarının ödülü çok büyük olabilmektedir. Krizi
başarıyla atlatan kriz yönetimi, yöneticilerin kendilerine olan güven-
318
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
lerini ve morallerini güçlendirebilmektedir. Krizleri başarıyla atlatabilmiş yöneticiler görevlerini sağlamlaştırmanın yanında kariyerlerinde yeni bir döneme başlamaktadırlar.
Krizin yönetilmesi çok önemli, gerekli, zor ve hatta karmaşık bir süreci içermektedir. Bundan dolayı krizlerin hemen çözülmesi beklenmemelidir. Uzun ve meşakkatli bir yoldur. Krizi çözmek esnek,
yaratıcı düşünceye sahip olmayı, objektif, cesaretli, grup çalışmasını
benimseyen, her an harekete hazır, yeniliğe taraf olan, beklenmedik
her türlü istek ve koşullara hazırlıklı olmayı gerektirmektedir.
Kriz yönetiminde, iletişim, kontrol, maliyet, kültür, düzenleme, durum planlanması, sistemlerin karmaşıklığı ve birbirine bağlılığı gibi
önemli faktörler yer almaktadır. Bu faktörler kurumun kriz reçetesini oluşturmaktadır ve tabi ki, örgütün değerleri ve inançları doğrultusunda krizlerin yönlendirilmesi ve çözümünde önem taşımaktadırlar.
5. KRİZİN KURUM VE ÇALIŞANLAR ÜZERİNE
ETKİLERİ
İyi yönetilmediklerinde krizler, yetkinin aşırı derecede merkezileşmesine; çalışanların korku, panik ve çöküntü yaşamasına; yöneticilerin sağlıksız kararlar almasına; hedeflerin yitirilmesine; işveren-işgören, yöneticiyönetilen, işletme ve diğer paydaşları arasında güvensizliğin artmasına;
teknolojik değişime yanıt vermede, pazardaki beklentilere odaklanmada
sorunlar yaşanmasına ve pazar payının azalmasına neden olabilirler. Bu
nedenle, işletmelerin krizlerin sunduğu fırsatlardan yararlanabilmeleri için
öncelikle anılan olumsuz etkileri minimize etmelerini gerektirmektedir
(Ataman’dan akt. Aydemir ve Demirci, 2005: 68).
İyi yönetildiklerinde ise, krizler, örgütsel sorunların açığa çıkarılmasına, değişime uyum gösterme yeteneğinin kazanılmasına, yeni stratejilerin
ve rekabet üstünlüklerinin geliştirilmesine ve alışılagelen yönetim anlayışlarının sorgulanmasına yardımcı olurlar (Tutar’dan akt, Aydemir ve Demirci, 2005: 68). Bu açıdan krizleri, statükonun sorgulanmasına ve eksikliklerin
görülmesine yardımcı olan birer turnusol kâğıdı olarak değerlendirmek
olanaklıdır. Diğer yandan, krizler, işletmeleri ve onların yöneticilerini olgunlaştırarak daha zor günlere hazırlanmalarına yardımcı olurlar. Nasıl
“çocuklar düşe kalka büyüyor”, “fidanlar nice fırtınalardan sonra köklü,
dev çınarlar haline geliyorsa” işletmeler ve yöneticileri de çeşitli zorluklarla
gelişmekte ve olgunlaşmaktadırlar. Örneğin, savaş, terör, cinayet ve kanlı
Kriz Yönetimi Stratejileri
319
çatışmalarla geçen 30 yıllık Borjialar dönemi İtalyanların Michelangelo’yu,
Leonardo da Vinci’yi ve Rönesans’ı yaratmalarını engelleyememiştir. Oysa
İsviçre’de yaşanan beş yüz yıllık demokrasi ve barışın sonucu, yalnızca guguklu saatin icadı olmuştur (Norfolk’tan akt. Aydemir ve Demirci, 2005:68).
Kriz çalışanlar üzerinde olumlu ya da olumsuz birçok etki bırakabilmektedir. Olumlu etkileri arasında, krizin beraberinde getirdiği zorluklarla mücadele eden personeli birbirine yakınlaştırması, krizin üstesinden gelindiğinde elde edilen başarının getirdiği mutluluk sayılabilir. Olumsuz etkileri arasında, stres, işten çıkarılma, ailevi sıkıntılar (krizin etkileri ailesini de etkilediğinden görev ve aile sorumlulukları arasında ikilem yaşama), krizlerde insan
kaynağının etkin kullanılamaması, aşırı çalışma ve beraberindeki problemler,
fazla mesainin değerlendirilmemesi vb. hususlar yer almaktadır.
Slottje vd., (2008) bir felaketten 8.5 yıl sonra yaptıkları araştırmalarında,
felaketi yaşamış ve felaket süresinde görev almış itfaiye memurları ve polis
memurlarının görev almayan memurlara oranla çeşitli fiziksel semptomların olduğunu tespit ettiler. Ayrıca, felaketi bizzat yaşamış memurlar arasında insanların kurtarılmasında görev alan, yaralılara yardım eden, enkaz
aramalarında bulunan ve buralardan çıkartılanların kimlik tespitinde görev
alan, felaketin ilk anına şahitlik eden veya felaketten yakınları mağdur olan
memurların diğerlerine oranla daha fazla fiziksel semptomlar taşıdıkları
tespit edildi.
Aynı çalışma, felaketlerle mesleki anlamda görev alanların ve felaket
bölgesinde bulunma veya yakın olma neticesinde ortaya çıkan risk faktörlerinin; 1) psikolojik stres (örn; hayati tehlike içerisinde bulunmak, yaralı veya
şok geçirmiş mağdurlar, meslektaş ve yakınlarını görmek; 2) fiziksel stres,
(örn; ağır egzersiz yapmak ve yüksek ateş), 3) zararlı maddelere maruz
kalmak (örn; gaz ve duman) olduğunu ortaya çıkardı. Tüm bu faktörlerin
felaketle ilgilenen çalışanların uzun süreli fiziksel sağlığını etkileyebildiği
görüldü. Özetle, bu çalışma felaket sonrası kurtarma faaliyetlerinde görev
alan çalışanların, uzun süreli travma sonrası stres semptomları olsun yada
olmasın, felaketten yıllar sonra dahi çok çeşitli fiziksel semptomlar geçirebilme riski taşıdığını ispatlamaktadır (Slottje vd., 2008).
6. GÜVENLİK HİZMETLERİNDE KRİZ YÖNETİMİ
STRATEJİLERİ
Güvenlik hizmeti sunan ve toplumun huzur ve güvenini sağlamakla
görevli kolluk güçlerinin en önemli görevlerinden biri yasalar ihlal edildiğinde yani suç oluştuğunda suça müdahale ederek suçluların yakalanması
320
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
ve mağdurların haklarının korunmasıdır. Güvenlik güçlerinin bu görevinden belki çok daha önemli diğer bir görevi ise “proaktif polislik” adı verilen, polisin henüz suç oluşmadan önce suça neden olan faktörleri tespit
etmesi ve bu faktörleri ortadan kaldırmaya çalışmasıdır. Proaktif polislik
yaklaşımında polis gerekli hazırlıkları yaparak ve alınması gereken tüm
önlemleri alarak suçun oluşmasına engel olmaya çalışır. Bunun mümkün
olmadığı durumlarda da suç nedeniyle oluşacak olan hasarın en aza indirilmesine yönelik faaliyetler yürütür.
Polisin “proaktif polislik” anlayışıyla yürüttüğü bu faaliyetler özünde
bir risk yönetimidir. Risk yönetimi, “riskleri tanımlamayı, değerlendirmeyi,
onlara karşı yürütülecek faaliyetleri belirlemeyi, sorumlulukları tayin etmeyi, belirlenen faaliyetleri uygulamayı ve bunları izlemeyi ve sonuçlarını
gözden geçirmeyi kapsayan” süreçler bütünüdür (Derici’den akt. Gültekin,
2012: 13). Bu tanım çerçevesinde kolluk kuvvetleri önleyici polislik ya da
daha geniş bir perspektifte proaktif polislik yaklaşımıyla faaliyetlerini yürütürken aslında kamu düzenini bozacak ya da bozma potansiyeli olan muhtemel tüm risk ve tehditleri belirleyerek ortadan kaldırmaya, bu mümkün
değil ise bu risklerden en az hasarla kurtulmaya yönelik faaliyet yürütürler.
Risk yönetimi olarak da tanımlanabilecek olan bu faaliyetler muhtemel krizleri önlemeye ya da krizlerin en az hasarla yönetilmesine belki de krizlerin
fırsata dönüştürülmesine olanak sağlayabilir.
Proaktif polislik yaklaşımıyla hizmet veren polis, risklerin sıfırlanmasının mümkün olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak, risklerin en aza indirilmesine yönelik olarak bazı risk kontrol yöntemlerini kullanabilmektedir.
Erişkon (2012: 42-45) polisin bahse konu risklerle ilgili kullanabileceği başlıca yöntemler olan önleme, korunma, dağıtma ve risklerin kontrolü için sözleşme yolu ile transferi yöntemlerini örneklendirerek açıklamıştır:
Önleme: Güvenlik hizmetlerinin ifası esnasında, risklerin meydana
gelme ihtimalini azaltma, frekansını düşürmek amacı ile örnek önleme yöntemlerine aşağıda yer verilmektedir.
Terörü üreten dış politik gelişmelerin önünün kesilmesi
Caydırıcılığı yüksek yasaların hazırlanması
Ülkeye uyuşturucu girişine dair engellerin arttırılması
İstihbarat çalışmaları ile devlet büyüklerine yönelik olası tehditlerin
haber alınarak, faaliyete geçmelerine mahal bırakmadan tedbir
alınması
Terörü üreten ekonomik ve sosyal nedenlerin ortadan kaldırılması
Amacı belli, daha önce tespit edilmiş taraftarların stada sokulmaması
Kriz Yönetimi Stratejileri
321
Araçların durarak gitmesinin, ülkenin kaynak israfı olduğuna dair bilinçlendirme, birbiri ile koordineli toplu ulaşım imkânlarının cazip kılınması, tek/çift plaka uygulamaları, alternatif güzergâhların üretilmesi
Polis araçlarının ve silahlarının bakımlarının, belirli bir sistem dâhilinde, düzenli olarak yapılması
Özel eğitimli köpeklerin uyuşturucu aramasında kullanılması
Cephaneliklerde yangın ve patlama risklerine karşı (sigara içilmemesi, uygun aydınlatma ekipmanı kullanılması, kaynak vb. işlemler,
elektrik tesisatına yönelik tedbirler) önlemler
Polis araçlarının, hırsızlık riskine karşı, daha sık devriye gezmesi
Suç yoğunluğunun olduğu bölgelerde kamera kontrol sistemlerinin
konuşlandırılması
Polis memurlarına uygun dinlenme aralıkları verilmesi, aşırı iş yüküne maruz kalmamaları
Vatandaşın silah edinme yaşının yükseltilmesi
Vatandaşın silah ruhsatı almadan önce, psikiyatrik muayeneden geçirilmesi
Silah ruhsatı alımında, psikiyatrik muayene için görevli hekim sayısının arttırılması
Emniyet merkezlerinde örneğin elektrik tertibatına ya da doğal gaz
tesisatına ilişkin gerekli tedbirlerin alınmış olması
Silah verilen polis memurunun fiziksel ve psikolojik muayeneden
geçirilmesi
Korunma: Güvenlik hizmetlerinin gerçekleştirilmesi esnasında meydana gelen risklerin doğuracağı kaybı, asgari düzeye çekmek amacına yönelik
örnek korunma yöntemlerine aşağıda yer verilmektedir.
Devlet büyüklerinin korunması yönelik olarak, zırhlı araç tahsis
edilmesi
Şehit olan polisin ailesine sahip çıkılması, yardım edilmesi
Yaralanmış olan polis memurunun, uygun koşullarda tedavi edilmesi ve tedavi sonrası rehabilitasyon süreci
Cephanelikte bir patlama olursa, uygun müdahale ekipmanı ve organizasyonunun hazır bulunması
Trafik polisinin, trafikte durarak giden araçlar nedeni ile tıkanan
trafiği canlandırmak amacı ile harekete geçmesi ve uyarılarda bulunması
322
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
Hem Önleme, Hem Korunma: Güvenlik hizmetlerinin gerçekleştirilmesi
esnasında, gerçekte korunma amaçlı olarak tasarlansa da, niteliği itibarı ile
aynı zamanda risklerin frekansını düşürmeye katkıda bulunacak olan hem
korunma hem önleme yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
Polisin, karşılaşacağı çatışma koşullarına uygun bir eğitimden geçirilmesi
Polise, yapacağı mücadeleye uygun teçhizatın, silahın ve aracın temin edilmesi
Bomba imha işlemi esnasında mekân ile vatandaş arasında emniyet
mesafesi bırakılması
Polis memurlarına, kullanıcı dostu silah temini
Polis memurlarına, görev yapacakları iklim koşullarına göre araç
sürüş eğitimi verilmesi
Dağıtma: Güvenlik hizmetleri esnasında, meydana gelebilecek kayıpları dağıtarak (ayırarak ya da yedekleyerek) azaltma amacına örnek dağıtma
yöntemlerine aşağıda yer verilmektedir.
Toplam polis memuru sayısının yoğun olacağı ana merkezler yerine, dağıtılmış çok sayıda merkezde düşük sayıda polis memuru bulundurulması
Emniyet Teşkilatı yöneticilerinin tümünün aynı uçakta seyahat etmemeleri, farklı arabalara dağılmaları, aynı kompartımanda seyahat
etmemeleri
Silahların ve cephaneliklerin ana merkezlerde toplanmaması ve dağıtılması
Emniyet Teşkilatı bilgi işlem sistemlerinin yedeklenmesi
Transfer: Güvenlik hizmetleri esnasında, kurumun meydana gelebilecek kayıplar kaynaklı sorumluluğunun, sözleşme yolu ile 3. bir şahsa transfer edilmesi amacına örnek transfer yöntemine aşağıda yer verilmektedir.
Güvenlik tedbirleri alınması gereken bir etkinliğe (açık hava müzik
festivali gibi) yönelik olarak, güvenliği sağlama ve güvenlik hizmetlerinin verilmesi esnasında doğabilecek olası kayıpların, sözleşme
yolu ile özel güvenlik firmasının sorumluluğuna transfer edilmesi.
Yukarıda sayılan risk kontrol yöntemleri polisin güvenlik hizmetleri
kapsamında can ve mal kayıplarını azaltmaya yönelik alabileceği önlemlerden bazılarıdır. Değişen çevre koşullarına göre sürekli olarak yeni riskleri
ölçerek yapacağı kriz analizleri çerçevesinde kurumsal olarak yapılanmasını
sürekli gözden geçiren ve muhtemel risk ve krizlere karşı müdahale kapasi-
Kriz Yönetimi Stratejileri
323
tesini sürekli güncelleyerek yükselten güvenlik kuvvetleri böylelikle toplumun huzur ve refahını oluşturan kamu güvenliğini ve kalitesini arttırabilecektir (Mirze, 2012:65).
Risk ve kriz yönetimi polisin yürüttüğü faaliyetlerin neredeyse tamamında söz konusudur. Polisin görev alanı içerisinde müdahale ettiği her
konu bir risk içerir ve bu riskler muhtemel kriz ya da krizlere sebep olabilir.
Polis açısından krize dönüşebilecek ve toplum düzenini bozabilecek olayların başında toplumsal olaylar yer almaktadır.
Geniş kapsamlı bir tanımla toplumsal olaylar, başlayış ve bitiş yeri ile
zamanı belli olan, nikâh töreni, spor müsabakaları, konser, trafik kazası,
yangın vb. olaylardır. Ancak, kamu güvenliği açısından değerlendirildiğinde, polisiye toplumsal olay olarak da adlandırılabilecek olan ve birden fazla
kişiyi ilgilendiren, isteyerek veya istemeyerek yasa dışı yollara veya şiddete
dönüşebilecek, devletin nizamını veya kişilerin anayasal hak ve hürriyetlerini tehdit etmesi muhtemel tüm olaylar toplumsal olay olarak adlandırılabilir (Göksu’dan akt. Pamuk, 2014).
Güvenlik hizmetlerinde krize dönüşme ihtimali en yüksek olan eylemlerden biri olan toplumsal olayların kriz yönetimi yaklaşımıyla yönetilmesi
gerekmektedir. Toplumsal olaylar iyi yönetildiğinde gerek toplum gerekse
kolluk güçleri için bir fırsat olabileceği göz ardı edilmemelidir. Kriz yönetimi
perspektifinde toplumsal olayların yönetiminde polisin hedefleri arasında;
Düşüncelerin Özgürce İfade Edilebilmesi,
Toplumsal Olaya Katılanların Güvenliği,
Olaya Katılmayanların ve Karşıt Grupların Güvenliği,
Kamu Güvenliğinin, Düzeninin ve Sağlığının Devamlılığı,
Kamu, Özel ve Karşıt Grupların Ev, İş Yeri, Araç ve Binalarının Güvenliği başlıca hususlar olarak sayılabilir (Baycan, 2012:106-108).
Baycan (2012) güvenlik hizmetlerinde risk yönetiminin nasıl olması gerektiği ile ilgili yaptığı analizlerde toplumsal olayların öncesinde, esnasında
ve sonrasında yapılması gerekenleri tartışmıştır. Baycan’a (2012) göre toplumsal olaylar öncesinde; risk analizi yapılarak güçlü ve zayıf yönler ile fırsat ve
tehditler belirlenmelidir. Polis sorumluluk alanındaki sosyo-ekonomik yapıyı iyi tahlil etmeli ve siyasi, etnik, dini, sportif vb. grupların analizini
yapmalıdır. Risk ve risk bölgeleri tespit edilmeli, toplumsal olayların yer,
güzergâh, zaman ve yöntemden kaynaklanabilecek riskler belirlenmeli,
personel, araç-gereç, iletişim ve koordinasyon durumu iyi planlanmalıdır.
Yapılacak olan stratejik planlamada görevlilerin sayı ve niteliği iyi belir-
324
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
lenmeli, personele uygulamalı eğitimler ve tatbikatlar yaptırılmalıdır. Kurumlar arası protokoller yapılarak toplumsal olaylarda ilgili tüm kişi ve
kurumlarla iletişim ve koordinasyonun nasıl sağlanacağı planlanmalıdır.
Toplumsal olaylar esnasında; riskler önceliklendirilmeli, personel yönetimi iyi yapılmalı ve gerektiğinde araç-gereç takviyesi yapılmalıdır. Toplumsal olaylar esnasında iletişim ve koordinasyonun hayati bir öneme haizdir.
Öncelikle grup liderleri ve kanaat önderleri ile iletişim sağlanmalıdır. Görevliler arası iletişim ve koordinasyonla birlikte diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla iletişim ve koordinasyonun nasıl sağlanacağı planlanmalıdır. Medya ile iletişim ise asla göz ardı edilmemelidir. Planlar kontrol edilmeli ve
gelişmeler sürekli izlenmelidir. Zaman yönetimi diğer önemli bir husustur
ve yapılan tüm faaliyetlerin zamanında yapılması gerekir. Her türlü bilgilendirme, takviye talepleri, müdahale ve gözaltı işlemleri zamanında yapılmalıdır.
Toplumsal olaylar sonrasında; yeni risk ve krizlerin oluşmaması için
alınması gereken önlemler arasında öncelikle meydana gelmiş olayın iz ve
emarelerinin ortadan kaldırılması gelir. Olayların tekrarlanmaması için
olaylara katılan kişi veya grupların mağduriyet algılarının iyi yönetilmesi
gerekir. Diğer taraftan, olayların devamı olarak görülebilecek olan yaralıların tedavileri, cenaze işlemleri ve olaylarla ilgili davalar gibi konular mümkün olduğunca olay yerinden farklı yerlerde yapılmalıdır. Zira bu faaliyetler husumetlerin yeniden alevlenmesi potansiyeli olan olaylardır.
Başta polis olmak üzere güvenlik hizmeti veren tüm kurumların krize
dönüşme ihtimali yüksek olan toplumsal olaylarda karşılaşılan riskleri engelleyebilmek, zararlarını önleyebilmek ve en aza indirebilmek açısından
stratejik planlarını oluşturmaları, iletişim ve koordinasyon kabiliyetlerini
arttırmaları ve tüm bu aşamaları uygulamalı eğitimlerle pekiştirmeleri gerekmektedir (Baycan, 2012).
SONUÇ
Genel kabule göre krizler beklenmedik şekilde gelir, belirsizlik getirir
ve birilerine veya bir şeylere tehdit oluşturur. Belirleyici olan krizin kendisi
değil, nasıl karşılandığı ve neler yapıldığıdır. Krizlerle nasıl mücadele edileceği kriz ortaya çıktığında değil krizin patlak vermediği her şeyin normal
olduğu zamanlarda planlanmalıdır.
Kriz beklenmedik, aniden gelişen, hızlı hareket eden, her hangi bir hazırlık yapılmadan karşı karşıya kalınan veya belirtileri önceden olduğu hal-
Kriz Yönetimi Stratejileri
325
de fark edilemeyen ve örgüt için iyi değerlendirilmezse çöküş, iyi değerlendirilirse fırsat anlamına gelebilecek bir durumdur (Akdağ 2001: 34).
İletişim olmadan herhangi bir işi başarmak mümkün değildir. İnsanları
motive etme, sorumluluk verme, düzenleme, sorun çözme ve bilgi toplama
becerileri başkalarıyla iletişim kurma yeteneğiyle doğrudan bağlantılıdır.
Etkili iletişim sahip olunan tüm becerileri sonuna kadar kullanmaya olanak
tanımaktadır Buradan hareketle, bir krizin etkin yönetimi büyük ölçüde
etkili bir iletişime bağlıdır
Örgüt içi hedef kitle olarak nitelendirilen çalışanların ve onların çevresi
de kriz ortamından ilk etkilenecek çevredir. Örgüt yönetimi eğer çalışanlarla iletişimini sürekli açık tutuyorsa, çalışanlarda kriz ortamında yönetiminin
yanında yer alacaklardır. Çalışanların örgütü kendi evleri gibi hissetmeleri
ve böyle bir zor durumda örgütün yanında olması ancak örgüt içi iletişimin
çok başarılı olmasıyla mümkündür. Örgüt, çalışanlarını sadece çalışan olarak görmek yerine onların kendilerini örgütün bir parçası olarak hissetmelerini sağlamak durumundadır. Kriz durumunda gerçekten doğal savunucu
durumuna geçmeleri böylelikle sağlanabilir. Ayrıca kriz iletişiminin iyi algılanması dünyanın ilk gazetesi olarak nitelendirilen fısıltı gazetesine bir diğer deyişle dedikoduya de malzeme vermeyecektir. Aynı zamanda örgüt
çalışanları dedikoduyla örgütlerini yıpratmayacak ve örgütün kriz iletişimini makul düzeyde tutmasıyla bu mekanizma devre dışı kalacaktır (Akdağ ve Taşdemir, 2006:154).
Hem örgüt içini hem de örgüt dışını ilgilendiren internet ortamında
krizin ele alınması önemlidir. Krizlerin internet aracılığıyla kontrol altına
alınabileceği gibi tamamen kontrolden çıkması da göz ardı edilmemelidir.
Çünkü internet ortamı müdahalelerin sınırlı olduğu ve bilginin temin edilmesinde problemin olmadığı bir ortamdır. İsteyen herkes istediği bilgiye
ulaşabilir (Akdağ ve Taşdemir, 2006:155).
Bunalım durumlarında, doğal olarak örgütte belirli bir kargaşa ortamı
yaşanabilir. Kargaşa ortamında her kafadan sesin çıkması, durumu daha da
içinden çıkılmaz hale sokabilir. Bu yüzden kriz anında, örgütte otoritesi
herkes tarafından kabul edilen bir lidere ihtiyaç vardır. Otoritenin bir lider
aracılığıyla kullanılması, işlerin kolayca yoluna girmesine katkıda bulunacaktır. Bu anlamda, kriz yönetimi sürecinde yararlanılabilecek tavsiye niteliğindeki kriterlerden bazıları şöyle sıralanabilir (White’dan akt. Karaköse,
2007):
Panik yapmayın. Sakin olun, mantıklı düşünün ve hızlı olun. Olaylara sübjektif değil, objektif olarak bakın.
326
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
Cevabınızı çabuk ve daha genel olarak verin. Hedefe yürümedeki kararsızlık, medyaya verilen yavaş ve geç cevaplar ya da haksızlığa uğramış görünen bireylerin tutumları insanları endişelendirebilir. Kriz
stratejiniz üzerinde anlaşmaya varın, üst yönetimin taahhüdünü
alın ve kararlı bir duruş sergileyin.
Kriz yönetiminin kontrolü için liyakatli bireyleri seçin. Seçeceğiniz kişi
kıdemli birisi olsun. İdeal olarak üstünü değil; çok araştıran, zamanını iyi değerlendiren, hızlı karar vermede cesaretli, yetkili ve güvenilir olan birisini seçin.
Hem örgüt içinde hem de örgüt dışında bilgi akışını hızlı bir şekilde sağlayabilen etkili bir iletişim ağını kurun. Bilginin yukarıdan (üst yönetimden) aşağıya (çalışana) ve müşteriye; müşteri ve personelden tekrar
yukarıya çift yönlü bir iletişim olmasına dikkat edin.
Kriz takımı olarak hizmet edecek bir grup hazırlayın. Takımınız danışmanlar, iletişim uzmanları, avukatlar, risk yöneticileri, teknik uzmanlar, bilgili ve deneyimli elemanlardan oluşmalıdır. Dış perspektiften bakabilecek ve nesnelliği sağlayacak deneyimli bir kriz yönetimi uzmanı getirin. Personelin hakkında ileri geri konuşmaktan
uzak durun fakat açık sözlülüğü, nesnelliği, rehberliği, öğüt vermeyi ihmal etmeyin.
Problemin SWOT analizini çok hızlı yapın. Sebepleri ve muhtemel sonuçları keşfedin; kısa bir süre zarfında yaptığınız analiz detaylı olmayabilir fakat bu, ileriye nasıl gideceğinizi gösteren bir anahtar çözüm olabilir, belki ileride işinize yarayabilir.
Kriz yönetimi için gerekli olan şey, kendi kendinize olabildiğince dürüst
olmaktır. Diğerlerine oranla daha az şeffaf iseniz, kriz sizi kontrol
edecektir. Bu aşamada suçu başkalarına atmaktan kaçınmak önemlidir. Herkesin birlikte çalışma isteğini ortaya çıkaracak ve ne olması
gerektiğine dair bir plan hazırlayın. Şirket olarak, şeffaf olduğunuzu
kabul edin. Genel bir bakış açısı kazanıncaya kadar, tek tek parçaları
değil, bütünü görmeye çalışarak ortak bir sorumluluk alın ve gerçek
probleme ulaşmak için çabuk hareket edin.
Medyaya karşı duyarlı davranın, profesyonelce ve uzlaşmacı olun (ters
düşmeyin). Medyanın kontrol edilemeyen çok geniş kapsamlı bir etkisi vardır. Bu nedenle, medyanın bir problem olmadığının farkında
olun, işbirlikçi olun, yapılan yaygaralara bakarak endişelenmeyin.
Medya genelde 3 soru soracaktır: Ne oldu? Niçin? Ve onunla ilgili
ne yaptınız? Medyanın ne istediğini aklınızdan çıkarmayın. Medya;
izleyicilerini eğlendirecek, bilgilendirecek, ilgilerini çekecek, yeni ve
Kriz Yönetimi Stratejileri
327
farklı bir bakış açısı kazandıracak güzel bir hikâye istemektedir. Bazen bütün gerçekler bilinenden uzak olsa bile, onlar olayın sebebini
tanımlamaya çalışacaklar ve birilerini suçlayarak bir kurban arayacaklardır. Bu nedenle, meydana gelebilecek bir iletişim eksikliğine
izin vermeyin. Tabiat eksikliği (boşluğu) sevmez. Medya da öyle.
Onlara bir şeyler anlatmazsanız, boşlukları dolduracak birçok kişi
bulunur ve işte o zaman onların sizinle aynı taraftan olmayacaklarından emin olun.
Toplumu ve hissedarlarınızı (paydaşlarınızı) dinleyin. İnsanların gerçekten şirket hakkında ne düşündüklerini araştırın. Stratejilerinizi tek
bir şeye dayandırmayın fakat krizin müşteriler, işçiler ve diğer paydaşlar üzerine etkisini araştırın. Sonra kendi taktiklerinizi insanların
asıl meselelerine ve gerçek mesajlara dayandırın. Uzun bir süre halkın bakış açısını izlemeye ve ölçmeye devam edin. Krizin bittiğini
görüldüğünüz zaman bile, marka ve itibarınız adına devam eden
olumsuz bir durum varsa onları izole etmeye çalışın.
Asla yalan söylemeyin. Farkında olmadan bile yalan söylemişseniz
bundan kesin olarak vazgeçin, çünkü yalan problemlerinizin daha
da içinden çıkılamaz hale gelmesine hizmet eder.
Tavsiye niteliğindeki bu kriterler kriz yöneticileri ve krizle karşı karşıya
gelen herkes için uygulamada çok değerlidir. Bu kriterlerin yanı sıra göz
ardı edilmemesi gereken diğer önemli bir husus, krizlerin hayatın her anında karşımıza sıklıkla çıkabilecek olan bir gerçek olduğu dolayısıyla çalışanların ve toplumun krizin kendisinden ziyade krizle baş etme konusunda
sergilenen mücadeleyi sorgulayacakları gerçeğidir. İdeal olan krizlerin daha
ortaya çıkmadan tespit edilebilmesidir. Ne var ki bu her zaman mümkün
olmayacaktır. Yapılması gereken, muhtemel tehdit, risk ve krizlerin önceden tespit edilmeye çalışılması ve ortaya çıkması engellenemediği durumlarda krizlerin mümkün olan en az hasarla atlatılabilmesi için gerekli kriz
yönetim süreç ve planlarının hazırlanarak bu planların tatbikatların yapılması ve belli aralıklarla güncellenerek sürekli işlevselliğinin korunmasıdır.
Diğer taraftan, genellikle olumsuz bir kavram olarak görülse de iyi yönetildiğinde krizlerin örgütler için korkulacak bir durum olmaktan çıkabileceği, gerek toplum gerekse de kurum ve çalışanlar için bir fırsat olabileceği
göz ardı edilmemelidir. Krizler, örgütsel sorunların açığa çıkarılmasına,
değişime uyum gösterme yeteneğinin kazanılmasına, yeni stratejilerin ve
rekabet üstünlüklerinin geliştirilmesine ve alışılagelen yönetim anlayışlarının sorgulanmasına yardımcı olurlar. Bu açıdan krizler, statükonun sorgulanması ve örgütlerdeki eksikliklerin görülmesine yardımcı olmaları açısın-
328
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
dan birer turnusol kâğıdı olarak değerlendirilebilirler. Ayrıca, krizler, işletmeleri ve onların yöneticilerini olgunlaştırarak daha zor günlere hazırlanma
fırsatı sunabilir.
Sonucu itibariyle olumlu ya da olumsuz olsun kriz yeni uygulamalar
için bir fırsat demektir. Türü ve içeriği her ne olursa olsun kriz genellikle bir
tercih yapmak demektir. Krizleri insanlar yönetmeli, krizlerin insanları yönetmesine izin verilmemelidir (Cooper, 2007). Unutulmamalıdır ki, kriz
yönetiminde önemli olan krizden kaçmak ya da krizi çözmek değil, krizi
ortaya çıkmadan önlemek veya krizi başarıya dönüştürmektir (Akdağ,
2001).
Kriz Yönetimi Stratejileri
329
KAYNAKÇA
Akdağ, Mustafa, (2001) Halkla İlişkiler ve Kriz Yönetimi, Yüksek Lisans Tezi, SÜ
Sos. Bil. Enst.,Konya.
Akdağ, Mustafa ve Taşdemir, Erdem, (2006), “Krizden Çıkmanın Yolları: Etkin Bir
Kriz İletişimi”, Selçuk İletişim Dergisi, Cilt. 4 (2), ss.141-157.
Aksu, Ali, (2009), “Kriz Yönetimi ve Vizyoner Liderlik”, Yaşar Üniversitesi Dergisi,
Cilt. 4 (15), ss.2435-2450.
Aydemir, Muzaffer ve Demirci, M. Kemal, (2005), “Son Dönemlerde Yaşanan Krizlerin İşletmeler Üzerindeki Olumlu Etkilerinin Analizi”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt.29 (1), ss.65-81.
Baycan, Cihangir, (2012). Toplumsal Olaylarda Risk Yönetimi, Güvenlik Hizmetlerinde
Risk Yönetimi, Sebahattin Gültekin (Ed.), Ankara: Polis Akademisi Yayınları.
Bozkurt, Yavuz ve Akdeniz, Burcu (2014) “Bir Kamu Yönetimi Sorunsalı Olarak
Çevresel Kriz Yönetimi: ABD-Türkiye Karşılaştırması” AİBÜ Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Cilt: 14 (1), ss.95-114.
Bristow, A. P. (1972). Police Disaster Operations. Springfield, IL: Thomas books.
Cooper, H. Tony, (2007). “Decision Making in a Crisis”, Journal of Police Crisis
Negotiations, 7(2), 5-28.
Demir, F. Oktay, (2008). Kriz Yönetim Stratejileri ve Kriz İletişimi. Review of Social,
Economic & Business Studies.
Erişkon, Devrim, (2012). Risk Yönetiminde Genel Kavramlar ve Güvenlik Hizmetleri, Güvenlik Hizmetlerinde Risk Yönetimi, Sebahattin Gültekin (Ed.), Ankara:
Polis Akademisi Yayınları.
Gültekin, Sebahattin, (2012). Risk Yönetimi ve Güvenlik Hizmetleri, Güvenlik Hizmetlerinde Risk Yönetimi, Sebahattin Gültekin (Ed.),Ankara: Polis Akademisi Yayınları.
Haşit, Gürkan. (2000). İşletmelerde Kriz Yönetimi ve Türkiye’nin Büyük Sanayi
İşletmeleri Üzerinde Yapılan Araştırma Çalışması. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları:616.
İbrahinoğlu, Nurettin, (2011), “İşletmelerde Liderlik ve Kriz Yönetimi İlişkisi”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt.10(2), ss.731 -747.
Kadıbeşegil, S. (2001). Kriz Geliyorum Der “Kriz İletişimi ve Yönetimi”, İstanbul:
Kapital Medya Hizmetleri A.Ş.
Karakaya, Abdullah, (2004), “Stratejik Yönetim Sisteminin Kriz Yönetimine Katkısı
Üzerine Bir Araştırma” Teknoloji Dergisi, Cilt (7), 2, ss. 225-233.
Karaköse, Turgut, (2007). Örgütler ve Kriz Yönetimi. Akademik Bakış, Sosyal Bilimler E-Dergisi, (13), 1-15.
330
Güvenlik Sektöründe Temel Stratejiler
Leonard, V. A. (1973). Police Pre-Disaster Preparation. Springfield, IL: Thomas
books.
Milašinović, S., Kešetović, Ž., & Nadić, D. (2010). “The Power And Impotence Of
Crisis Management In Facing Modern Crises”, Megatrend Review, Cilt: 7(2).
Mirze, S. Kadri, (2012). Kamu Güvenliğinde Risk Yönetimi, Güvenlik Hizmetlerinde
Risk Yönetimi, Sebahattin Gültekin (Ed.), Ankara: Polis Akademisi Yayınları.
Pamuk, Z. (2014). Demokratik Yonetim ve Toplumsal Olaylar, Kamu Duzeni ve
Guvenligi Acisindan Toplumsal Olaylar Yonetimi, Hakan, B.Kara (Ed.) Ankara: Efil Yayinevi.
Parsons, Will, (1996), “Crisis management”, Career Development International.1(5),
26-28.
Pira, A. ve Sohodol, Ç. (2004). Kriz Yönetimi. “Halkla İlişkiler Açısından Bir Değerlendirme”, İstanbul: İletişim Yayıncılık A.Ş.
Slottje, P., Witteveen, A. B., Twisk, J. W., Smidt, N., Huizink, A. C., Mechelen, W., &
Smid, T. (2008). Post-disaster physical symptoms of firefighters and police officers: Role of types of exposure and post-traumatic stress symptoms. British
Journal Of Health Psychology, 13(2), 327-342.
Tağraf, H. ve Arslan, N. T. (2003). “Kriz Oluşum Süreci ve Kriz Yönetiminde Proaktif Yaklaşım”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt
4 (1), ss. 149-160.
T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı, (2014), https://www.
afad.gov.tr/TR/Index.aspx, (erişim tarihi, 01.04.2014).
Türk Dil Kurumu (TDK) (2014). “kriz” maddesi, http://tdkterim.gov.tr/bts/, (erişim: 16.04. 2014).